Ölüm Cezası

Devletin, bir suçun karşılığı olarak suçlunun hayatına son vermesi anlamına gelen ölüm cezası, tarih boyunca otoriteler tarafından sıkça uygulanan bir cezadır. Yaşama hakkının en temel hak sayılması ve bu hakkın bizzat devlet eli ile sonlandırılmasının doğruluğu, bu cezanın ne kadar caydırıcı olduğu, uygulanmasındaki fayda ve zararlar gibi konular ölüm cezasının var olduğu günden bugüne kadar ünlü düşünürler ve hukukçular tarafından tartışılmış konulardır. Bu yazımızda idam cezasına karşı çıkan düşünürler olan Cesare Beccaria ve Jeremy Bentham’ın görüşlerini inceleyip ardından idam cezasının hala uygulama alanı bulduğu İslam hukukuna değineceğiz ve son olarak ülkemizde ölüm cezası konusunda kısa bir bilgi vererek yazımızı noktalayacağız.

Anahtar kelimeler: Ölüm Cezası, İdam Cezası, Cesare Beccaria, Jeremy Bentham, İslam Hukukunda Ölüm Cezası, Türk Hukukunda Ölüm Cezası

GİRİŞ

Ölüm cezası, devlet tarafından bir suçun müeyyidesi olarak mahkûmun hayatına son verilmesidir. Ölüm cezasının uygulanmasına ise “idam” adı verilir. Günümüzde 98 ülkede tamamen kaldırılan ölüm cezası, 58 ülkede uygulanmaya devam etmektedir. Türkiye’de ise 1984’ten beri uygulaması durdurulmuş, 2004 yılı itibari ile ise hukuk sisteminden kaldırılmıştır (Aslan, 2018).

Ölüm cezası, kriminoloji hukuk teorilerinde farklı görüşlerin olduğu bir alandır. John P. Conrad başta olmak üzere idam karşıtları, temelde devletin yanlış olarak değerlendirdiği bir davranışı kendisinin yapmasının da yanlış olduğu görüşündedirler. İdam cezası yanlıları ise savaş durumunda karşı tarafın askerini öldürmek ve meşru müdafaa gibi örneklerle öldürmenin her durumda eşit olmayacağını savunmuşlardır. İdam karşıtları tarafından öne sürülen diğer bir önemli argüman ise olası bir sebeple masum birine verilecek ölüm cezasının trajik bir sonuç doğuracak olmasıdır. Van Den Haag ise bu görüşe yanıt olarak idam cezasının caydırıcılığını ve binlerce masum insanın hayatını kurtaracağını öne sürmüştür (Ayhan, 2010-2, s.36-38). Ölüm cezasının kimi ülkelerde kaldırılırken kimi ülkelerde uygulanmaya devam etmesi ve bu konusunda var olan tartışmalar ölüm cezasının hukuki alandaki önemini gözler önüne sermektedir.

1.CESARE BECCARIA’NIN ÖLÜM CEZASI HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ

Marki Cesare Beccaria Bonesana, 15 Mart 1938’de Milano’da doğmuştur ve aynı şehirde kalp krizi sonucu hayatı sona ermiştir. Kriminolog ve ekonomist olan Beccaria, Montesquieu ve Rousseau’yu özgün metinlerinden okuyabilmek adına Fransızca öğrenmiştir. Aynı zamanda yazmış olduğu  “Nature of Style” isimli tezden de çok iyi bir matematikçi olduğu anlaşılmaktadır (Eskici, 2016, s.82-87). Beccaria, ölüm cezasının kaldırılmasını en etkili şekilde savunan düşünürdür (Erem, 1950, s.216). Beccaria yaşamış olduğu dönemde neredeyse bütün suçlar için idam cezası verildiği için 1764 yılında  “Suçlar ve Cezalar”[2] kitabını yayımlamıştır. Bu eser suç ve ceza hukuku ile ilgili modern yaklaşımların temeli sayılabilmektedir (Bayraktar, 2016, s.205-209). Beccaria Suçlar ve Cezalar isimli kitabında ölüm cezaları ile ilgili olarak insanlarının benzerlerini öldürmelerinin egemenlik ve yasalardan kaynaklanan bir hak olmadığını savunmaktadır. Beccaria’ya göre egemenlik ve yasalar bireylerin iradelerinin birleşmeleriyle oluşup genel iradeyi temsil etmektedir ve kimse kendisini öldürme yetkisini bir başkasına vermek istemez. Böyle bir istekleri olsa bile bu durum insanın kendisini öldürme hakkı bulunmaması ilkesine aykırı olacaktır. Bu sebeplerle ölüm cezasının hukuki bir temeli yoktur. Beccaria, tüm bu şartlar göz önüne aldığında ölüm cezasının sadece toplum için yararlı ve zorunlu olduğu durumlarda söz konusu olabileceği sonucuna varıp bu cezanın yararlı ve zorunlu olamayacağını ispat yoluna gitmiştir. Ölüm cezasının gerekli olabileceği halleri bir yurttaşın özgürlüğünden yoksunken bile devletin güvenliğini sarsabilecek güçte olması ve yurttaşın varlığının istikrarlı bir yönetimin oluşmasını engelleyebilecek ayrıca tehlikeli bir başkaldırıya sebep olabilecek olması olarak belirtmiştir. Yasaların düzenli bir şekilde işlediği, düzen ve huzurun hâkim olduğu şartlarda ise ölüm cezasını gereksiz görmüştür. Beccaria’nın ölüm cezası konusunda üzerinde durduğu bir diğer konu ise bu cezanın caydırıcılığı meselesidir. Düşünüre göre ölüm cezası ancak başka suçların işlemesine engel olabilecek kadar caydırıcı ise söz konusu olabilir ancak son zamanlarda örneklere bakıldığında bu ceza topluma zarar verme eğiliminde olan insanları asla caydırmamıştır. Beccaria, uzun sürecek düşük şiddetli bir cezanın yüksek şiddetli anlık bir cezadan çok daha caydırıcı olduğu görüşündedir. İnsanlar ölüm cezasına şahit olduklarında büyük bir etki hissedeceklerdir daha sonrasında ise bu etki hızlıca unutulacaktır. Oysa ömür boyu özgürlüğünden mahrum kalan bir yurttaş topluma verdiği zarardan ötürü düştüğü acınası hal ile sürekli insanların gözü önünde olacaktır. Böylece yasaların gücü sık sık insanların gözü önünde olacaktır. Oysa ölüm cezasının sık sık insanların gözü önünde olabilmesi için bu cezayı gerektiren suçların da sıklıkla işlenmesi gerekecektir. Bu da cezanın caydırıcı olmadığı anlamına gelecektir. Beccaria ölüm cezasını insanları vahşete yönlendirmesi yönüyle de eleştirmiştir (Beccaria, 1764, s.135-147).

  1. JEREMY BENTHAM’IN ÖLÜM CEZASI HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ

Cesare Beccaria ile birlikte idam cezasına karşı çıkan bir diğer düşünür de Jeremy Bentham’dır. Bentham’ın idam cezası hakkındaki görüşlerine “To His Fellow Citiens of France”[3]  ve “Rationale of Punishment” adlı yazılarından ulaşabiliriz. Rationale of Punishment, Ettienne Dumont tarafından Fransızca olarak derlenip İngilizceye çevrilirken üzerinde yapılan oynamalar ve Bentham’ın bir yazışmasında bu eseri yazmadığı söylemesi sebebiyle güvenilirliğinde şüphe olan bir eserdir (Yıldız, 2016, s. 428-431). Bentham, ölüm cezasını faydacı temele göre açıklamaya çalışmıştır.  Faydacı temele göre insan haz peşinden koşarken acıdan kaçar, fayda prensibi de bu doğrultuda mutluluğu arttıran davranışları onaylar. İnsanlık iki egemen güç olan acı ve hazzın yönlendirmesi altında birleşmiştir. Bir davranışın fayda prensibine uygun olabilmesi için toplumun mutluluğunu azalttığından çok arttırması gerekmektedir. Bu durumda hukuk fayda prensibi içinde incelendiğinde, amacı toplumun mutluluğunu arttırırken zararı dışlamak olacaktır. Hukukun fayda prensibine uygun olması için de cezaların ancak daha büyük bir zararı önlemek amacıyla kullanılabileceği amacına ulaşılacaktır. Sağladığı fayda, ortaya koyduğu zarardan daha az olduğu ya da caydırıcılık faktörü çok masraflı olduğu durumlarda cezalandırma gereksizdir. Bentham, cezalandırmayı değişebilirlik, eşitlenebilirlik, aynı ölçütlerle ölçülebilirlik, tipik olma, ibret vericilik, tutumluluk ve reformlara hizmet etme gibi niteliklerle incelemiştir. Bentham, Beccaria’nın görüşlerinden yararlanmış olmasına rağmen ibret vericilik konusunda Beccaria’dan ayrılmıştır. Yukarıda açıklandığı üzere Beccaria ömür boyu özgürlüğünden yoksun olma cezasını ölüm cezasından daha caydırıcı görmüştür ancak Bentham ölüm cezasının daha ibret verici olduğu görüşündedir. Düşünür, hatayla idam edilen birine verilen zararın tamir edilemeyeceği, ölüm cezasının suçun büyüklüğüne göre artıp azalarak suça eşitlenemeyeceği, ölüm cezası sonucunda suçluya verilen zararın topluma sağlanan faydadan çok daha fazla oluşu, ölen bir mahkûmun topluma fayda sağlayamayacağı gibi yönleriyle ölüm cezasını eleştirmiştir (Güven, 2012).

Bentham, ölüm cezasına fikri yönde katkılarının yanı sıra parlamento üyesi dostu Sir Samuel Romilly aracılığıyla ölüm cezasının kaldırılması konusunda kanun teklifleri yoluyla da çaba harcamıştır. On dokuzuncu yüzyıl İngiltere’sinde hırsızlık gibi basit suçların cezası bile idamdı. Halkın yoksul kesiminin bu tip basit suçları işlemek zorunda kalması ise verilen idam cezalarını arttırmıştır. Romily parlamentoya ölüm cezasının hafifletilmesi için çokça teklif sunmuştur. 1808’de sunduğu teklif sonucunda da bir kimseden 5 şilinin altında olan bir şeyi çalma eylemi için idam cezası kaldırılmıştır. Ayrıca Romilly ve Bentham’ın da aralarında bulunduğu kişilerin çabaları sonucu idam cezasıyla cezalandırılan suçların sayısında büyük bir azalma olmuştur ve 1868 yılında halk huzurunda idam kaldırılmıştır (Yıldız, 2014, s. 79-117).

  1. İSLAM HUKUKUNDA ÖLÜM CEZASI

İslam ceza hukukunun asli kaynakları Kuran, sünnet ve İslam ceza hukukçularının içtihatları olmak üzere hiyerarşik bir yapıya sahiptir. İslam hukukunda cezaların amacı suçun yayılması önlemek ve suçluyu terbiye ve ıslah etmek olarak özetlenebilmektedir. Suçun doğrudan doğruya karşılığı olan “asli cezalar” var olduğu gibi infaz imkânı olmayan cezaların yerine uygulanan “bedel cezalar” ve asli cezaya ek olarak verilebilen “ek cezalar” da mevcuttur (Akbulut, 2003, s. 11-30). İslam ceza hukuku idam cezasına karşı çıkmayan hukuk sistemlerinden biridir. Bununla birlikte idam cezasının verilebileceği suçlar nesnel temellere bağlanmıştır. Daha sonra gelen kaynaklarla genişletilmiş olmakla birlikte Kuran’da yalnızca kısas ve yol kesmeden ötürü verilen ölüm cezaları düzenlenmiştir. İslam Hukukunda cezalar had[4], kısas ve diyet[5], tazir[6] olmak üzere üç gruba ayrılmıştır (Ak, 2019, s.25-27). Ölüm cezasını gerektiren suçlar ise adi suçlar ve siyasi suçlar olarak iki başlıkta ele alınabilir. Öldürme ve zina suçlarını adi suçlar altında inceleyebilmekteyiz. Öldürme suçunda kısas cezası verilebilmesi için öldürme fiilinin kasten ve öldürücü bir alet ile yapılmış olması gerekmektedir. Aksi halde kasta benzer öldürme, hataen öldürme, hata sayılan öldürme ve tesebbüben öldürme gibi öldürme çeşitleri içinde incelemek gerekir ki bu öldürme çeşitlerinde kısas cezası verilmemektedir. Hangi öldürme şeklinin kasten sayılacağı ve kısasta aranacak şartlar doktrinde detaylıca tartışılmaktadır. Adi suçlar içinde ele alınacak bir diğer suç ise zinadır. Belirtmek gerekir ki zina suçuna karşı verilen ölüm cezasının Kuran’da bir temeli yoktur. İslam Hukukçuları “recm”[7] cezasını hadislerle temellendirmeye çalışmış olsalar da hadisler incelendiğinde acı vererek öldürmenin hadislerle çeliştiği görülecektir.  Siyasi suçlarda ise hirabe[8], bağy[9] ve irtidat[10] suçlarında ölüm cezaları söz konusudur. Bu suçlarda verilecek ölüm cezaları da öldürme suçunda düzenlendiği gibi detaylıca sınırlandırılmıştır. Genel olarak toplumun güvenliğini sağlamak amacıyla ve isyancılara karşı savaş halindeyken öldürmeye izin verilmiştir. (Köroğlu, 2015, s. 214-238) Osmanlı Devleti’nde de had ve kısas gruplarında yer alan suçlar için geçerli olan hükümler genel olarak şer’i hukuktan esas aldıklarından ötürü bu suçlarla ilgili ayrıntılı düzenlemeler yapılmamıştır. Bununla birlikte daha çok tazir konusunda, bazı ağır suçlara  “siyaset cezası” olarak adlandırılan ölüm cezası öngörülmüştür (Maşalı, 2007, s. 40-43).

4.TÜRK HUKUKUNDA ÖLÜM CEZASI

Yaşama hakkı, Anayasamızın 17. maddesinin 1. fıkrasında koruma altına alınmıştır. Bununla birlikte Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2. maddesi ve Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin 6. maddesi de insan yaşamının korunması konusunda temel hükümlere yer vermektedir. Anayasın 17. maddesi gereğince devletin insan yaşamını koruma konusunda pozitif yükümlülükleri olduğu gibi negatif yükümlülükleri de vardır. Negatif yükümlülükler gereğince devlet, organları aracılığıyla kanunda izin verilen istisnai durumlar dışında kimsenin hayatını hukuka aykırı olarak ortadan kaldıramaz (Çiftçioğlu, 2012, s. 237-268). Türk Ceza Hukukuna göre suçlar ve cezalar kanuni olmalıdır, cezalar insancıl ve kişisel olmalı, neticeleri sebebiyle geri alınması ve onarılması mümkün olmalı ve devlete olabildiğince az zarar vermelidir. Ölüm cezasına baktığımızda ise insancıl değildir ve geri alınması da mümkün değildir bu sebeple ölüm cezasının ceza hukukunun temel ilkelerine aykırı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz (Akbulut, 2017, s. 11-30).

İdam cezası ülkemizde 1984’ten beri fiilen ve 2004’ten itibaren hukuken bulunmamaktadır. Önce 2001’de “savaş tehdidi ve terör suçları halleri dışındaki suçlar” için kaldırılan idam cezası, 03.08.2002’de “Savaş ve çok yakın savaş tehdidi hâllerinde işlenmiş suçlar hariç” şartı ile kaldırılmıştır. Ölüm cezaları ile ilgili maddelerin önce 07.05.2004 tarihli 5170 sayılı kanun ile Anayasamızdan ardından 14.07.2004 tarihli 5218 sayılı kanun ile Türk Ceza Kanunundan çıkarılmasıyla idam cezası Türk Hukuku’ndan tamamen kaldırılmıştır (Özcan, 2016).

SONUÇ

Yaşama hakkı, insanların sahip olduğu en temel, dokunulamaz, vazgeçilemez ve devredilemez haktır. Ölüm cezası ise bu hakkın bizzat devlet eliyle sonlandırılması anlamına gelmektedir. Yaşadıkları dönemde ölüm cezası oldukça yaygın olan Beccaria ve Bentham, ölüm cezasının verdiği zararın, ortaya çıkardığı faydadan daha fazla olduğunu öne sürmüşlerdir. Ayrıca idam cezalarının yanlış uygulanmasının sonuçlarının ne kadar büyük olduğunu da belirtmişlerdir. Ölüm cezasının hala uygulanmaya devam edildiği İslam hukuku incelendiği zaman ise yalnızca olabildiğince sınırlı ve ağır suçların cezası olarak idam cezasının öngörüldüğünü; bu cezanın kimlere, hangi şartlarda verilebileceğinin detaylıca düzenlendiğini görmekteyiz. Ayrıca ölüm cezası olarak uygulanabilen kısas cezası için de diyet cezasının alternatif olarak getirilmesi, bu gibi ağır cezaların uygulanmasından kaçınıldığını söylememizi mümkün kılmıştır. Ülkemizde ise daha önceleri uygulanmakta olan ölüm cezası 2004 yılı itibariyle hukuk sistemimizden tamamen kaldırılmıştır. Ülkemizde olduğu gibi bu cezanın uygulandığı diğer ülkelerde de ölüm cezası uygulamalarına son verilmesini temenni ederiz.

Kaynakça

AK, A. ( 2019). Avrupa Birliği’ne uyum sürecinde Türkiye’de idam cezası tartışmaları.(Yüksek lisans tezi, Afyonkocatepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kamu Yönetimş Anabilim Dalı, Afyonkarahisar)

AKBULUT, İ. (2003). İslam hukukunda suçlar ve cezalar. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 167-181.

AKBULUT, İ. (2017).Ölüm cezası geri gelmeli mi? Türkiye Barolar Birliği Dergisi, 11-30.

ASLAN, S. C. (2018, Mart 5). İdam. Erişim tarihi:31.10.2020 hukukiblog.com: https://hukukiblog.com/kamu-hukuku/idam/

AYHAN, O. (2010-2). İdam cezası. Hukuk Gündemi Dergisi, 36-38.

BARDAKOĞLU, A. (1996). Had. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, 547-551.

BAŞOĞLU, T. (2011). Tazir. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, 198-202.

BAYRAKTAR, A. (2016). Suçlar ve cezalar hakkında. Eskiyeni, 205-209.

BECCARIA, C. (1764). Suçlar ve cezalar hakkında(Sami SELÇUK. Çev.). Ankara: İmge Kitabevi.

ÇİFTÇİOĞLU, C. T. (2012). Yaşama hakkı. Türkiye Barolar Birliği Dergisi, 237-268.

DAĞCI, Ş. (2002). Kısas. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, 488-495.

EREM, F. (1950). Adalet psikolojisi. Ankara: A.Ü. HUKUK FAKÜLTESİ.

ESKİCİ, B. (2016). Cesare Beccaria’nın suç ve ceza felsefesi.( Yüksek Lisans Tezi, Erciyes Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kamu Hukuku Anabilim Dalı, Kayseri)

GÜVEN, K. (2012). Bentham’ın faydacı temelde ölüm cezası eleştirisi. Hukukun Gençleri Sempozyum Dizisi 3- Hukuk Felsefesi. Antalya: Umut Vakfı ve Akdeniz Üniversitesi.

İNCE, İ. (2008). Ridde. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, 91-93.

KAŞIKÇI, O. (2008). İslam hukukunda recm cezası. Hukuk, Ekonomi ve Siyasal Bilimler Aylık İnternet Dergisi.

KÖROĞLU, M. (2015). İslam hukukunda ölüm cezasını gerektiren suçlar. Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 214-238.

MAŞALI, M. (2007). Ölüm cezası. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, 40-43.

ÖZCAN, E. (2016, Ağustos 11). İdam cezası üzerine düşünceler. Erişim tarihi: 20.10.2020 hukukihaber.net: https://www.hukukihaber.net/idam-cezasi-uzerine-dusunceler-makale,4882.html

ŞAFAK, A. (1991). Bağy. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, 451-452.

YILDIZ, E. Ç. (2014). Jeremy Bentham’ın ceza teorisi (Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kamu Hukuku Anabilim Dalı, Ankara)

Yıldız, E. Ç. (2016). Jeremy Bentham’ın idam cezasına yaklaşımı. Hukuka Felsefi ve Sosyolojik Bakışlar – VII (s. 428-431). İstanbul: İSTANBUL BAROSU YAYINLARI.

Dipnotlar

[1] Makbule Pelin SAYİR İstanbul Medeniyet Üniversitesi Lisans Öğrencisi, e-mail:pelinsayir@gmail.com,

ORCID:orcid.org/0000-0002-6375-2600

[2] Orijinal başlığı “dei delitti e delle Pene”

[3] Fransa’nın Kardeş Yurttaşlarına

[4] Başlıca Allah’a karşı işlenen suçlara konulan, Kuran’da belirtilmiş, değişmez cezalara had denir. Detaylı bilgi için bkz: (Bardakoğlu, 1996, s. 547-551)

[5] Kısas, öldürme, yaralama, herhangi bir uzvun yok edilmesi yahut kullanılmaz duruma getirilmesi şeklinde işlenen suçların faillerine somut olayın şartları elverdiği düzeyde işledikleri suç ile aynı cezanın verilmesidir. Diyet ise kısas istenmediği ya da kısasın mümkün olmadığı şartlarda mal olarak verilmesi gereken bedeldir. Detaylı bilgi için bkz: (Dağcı, 2002, s. 488-495)

[6] Tazir terim anlamı olarak hakkında kesin ceza tespit edilmemiş olan yasaklanmış fiillerde, yerine getirilmesi gerekli olan ceza demektir. Detaylı bilgi için bkz: (Başoğlu, 2011, s. 198-202)

[7] Recm, birine taş atma, taşa tutma, taşla öldürme, sövme, lânet etme, kovma, birinin namusuna iftira etme, kötü zanda bulunma anlamlarına gelen bir kelimedir. Detaylı bilgi için bkz: (Kaşıkçı, 2008)

[8] Eşkıyalık

[9] Bağy, sözlükte “haktan ayrılmak, zulmetmek, haddi aşmak” anlamına gelen bağy, fıkıh terimi olarak ifade ettiği siyasî anlamın yanı sıra “Allah’a karşı gelme, dinin çizdiği sınırları aşma” anlamına da gelmektedir. Detaylı bilgi için bkz: (Şafak, 1991, s. 451-452)

[10] İrtidat, fıkıh terimi olarak müslüman bir kişinin kendi isteği ile dinden çıkmasını ifade eder. Detaylı bilgi için bkz: (İnce, 2008, s. 91-93)