Tarih Laboratuvarında İki Örnek Olay: Prusya ve Piyemonte

Tarih, geçmişte yaşanan olayları neden-sonuç ilişkisi çerçevesinde kronolojik bir sıralama ile aktaran bir bilim dalıdır. Bu bilim dalı içerisinde olayları belgeler, kanıtlar ve yorumlar eksenlerinde bizlere tarihçiler aktarmaktadır. Bunlar ise geçmişten yaşanan olaylar veya insanlar ve onların faaliyetleri şeklinde tarif edebiliriz. Tarihte yaşanan bu olaylar zamana ve mekana göre değişiklik gösterdiği gibi benzerliklerinin de olduğu görülmektedir. Bu perspektif temelinde çalışmanın amacı, Almanya ile İtalya devletlerinin ortaya çıkış serüvenindeki ve sonrasındaki dış politika reaksiyonlarındaki benzerlikleri ortaya konulmaya çalışılacaktır. Bu temelde, bu çalışma iki bölüm üzerinden aktarılacaktır. Birinci bölümde, öncelikle, 1660-1871 yılları arasında Almanya’nın ortaya çıkmasında Prusya’nın yapmış olduğu mücadele ortaya konulacak, sonrasında ise 1871’den 1950’li yıllara kadar Almanya’nın dış politikası hakkında kısa bir değerlendirme ortaya konulacaktır. Diğer bölümde ise 1823-1870 yılları arasında Piyemonte’nin birleşik İtalya oluşturulmasında nasıl öncülük ettiğine ve 1870’den 1950’li yıllara kadar İtalya’nın dış politika anlayışı üzerinden durulacaktır.

  1. Prusya, Silezya, Almanya ve Sonrası

Prusya, sırasıyla 1660 yılında egemen bir devlet, 1701’de is Krallık olarak tarih sahnesinde yerini almıştır. Özellikle 18.yüzyılın ilk yarısının son 10 yılında, 1740 yılında Prusya’da iktidara gelen Büyük Friedrich (Friedrich II), kırk altı yıl iktidarda kalmıştır ve bu dönemde Prusya’nın Saksonya ve Bavyera gibi bölgeleri üzerinden miras yoluyla hak iddiasının Fransa tarafından desteklendiği gözlenmiştir. Bu destek, aynı zamanda köken olarak Alman olarak Prusya ile Habsburglular arasında da gözlenmiştir ve ayrıca bu iki taraf arasında Avusturya toprakları içerisinde kalan Silezya adlı bölgenin hakimiyeti için de bir güç mücadelesini yaşanmıştır.[1]

Friedrich II, Prusya’da iktidara geldiğin ilk yılda Avusturya’nın bir eyaleti olan Silezya’yı işgal etmiştir. İşgal sırasında Prusya, Fransa tarafından desteklenirken, Avusturya’yı da İngiltere desteklemiştir. Burada da, 18.yüzyılda İngiltere ile Fransa arasında Avrupa kıtası özelinde yaşanan çekişme açık ve net bir şekilde resmedilmiştir. Taraflar arasında yaşanan bu çekişme sırasında, Prusya’nın da Silezya bölgesini elinde tutması, Prusya’nın “Büyük Güçler” sınıfına girmesini sağlamıştır. Silezya bölgesinde Prusya’nın etkinliğini sona erdirmek veya geri almak adına Avusturya’nın Prusya’ya karşı Fransa, Rus Çarlığı, Saksonya ve İsveç gibi devletlerle ittifak kurmuştur. Bu ittifak karşısında İngiltere, Avrupa’da Fransa’nın üstünlük kurmasını önlemek adına, bir önceki savaşta Prusya’nın karşısında yer alırken, bu sefer tam tersi bir anlayışla Prusya’nın yanında yer almıştır. İngiltere’nin Prusya’ya sağlamış olduğu bu destek Avrupa içerisinde önemli gelişmelerin de yaşanmasını beraberinde getirmiştir. Prusya ile Avusturya arasındaki rekabet ve Avrupa’nın temel konularından bir tanesi olan hükümdarlık mücadelesinde 1757’de Fransa karşı kazanılan Rossbach zaferi neticesinde Prusya’nın itibarının arttığı gözlenmiştir. Bu gelişme, 1763’te Prusya ile Avusturya arasında imzalanan Hubertsburg Barışı ile aynı zamanda, bu dönemde, İngiltere ile Fransa arasındaki düşmanlığın da ortadan kaldırmıştır. Ayrıca, bu gelişme, Prusya’nın Avrupa’da büyük güç olarak yükselmesini sağlamıştır.[2] Ardından, yaklaşık yüzyıl sonra, 1870’de Prusya ile Fransa arasında yaşanan savaşta Prusya’nın galip gelmesi, aynı zamanda Prusya’nın Alman Birliği’nin sağlanmasına vesile olmuştur: Almanya. Bu tarihten sonra, Almanya’nın Fransa ile 1914-1918 yılları arasında Birinci Dünya Savaşı ve 1939-1945 yılları arasında da İkinci Dünya Savaşı’nda karşı karşıya gelmiştir.[3] İkinci Dünya Savaşı’ndan yenilgi ile ayrılan Almanya’nın İngiltere, Fransa, Sovyetler Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) şeklinde sıralanan ittifak tarafından önce dörde, sonra ise Fransa, İngiltere ve ABD’nin kontrol ettiği bölgelerde Batı Almanya (Federal Almanya) devleti kurulmuştur. 1950’li yıllara gelindiğinde ise günümüzde Avrupa Birliği olarak isimlendirilen örgütlenmenin temelleri olarak ifade edilen Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu kurulmuş ve Batı Almanya’da bunun temellerini atan devletlerden bir tanesidir.

Özetle, 17.yüzyılın ikinci yarısında egemen bir devlet olarak ortaya çıkan, 1701’de Krallık ve 1870’de ise birleşik bir Almanya devletinin kurulmasını sağlayan Prusya’nın önce Avusturya’dan Silezya bölgesini ele geçirmesiyle, sonrasında ise Fransa ile yapmış olduğu savaş sonrasında Avrupa etkinliğini sağlamlaştırmıştır. Ardından ise Almanya’nın insanlık tarihinin iki felaketi olarak gösterilen Birinci Dünya Savaşı ve İkinci Dünya Savaşı gibi savaşlarda da Fransa ile karşı karşıya gelmiştir. 1945’ten sonra kurulan Barı Almanya ise AB’nin kurulmasına vesile olan devletlerden bir tanesi olmuştur. Sonraki bölümde ise tıpkı Prusya ile başlayan, Almanya ile devam eden süreçlerin İtalya’da Piyemonte tarafından gerçekleştirilmiştir.

  1. Piyemonte, Lombardiya, İtalya ve Sonrası

18.yüzyılın sonlarına kadar coğrafi bir terimi ifade eden İtalya’da, içerisinde İki Sicilya Krallığı, Papalık, Cenova Cumhuriyeti, Parma Dükalığı, Piyemonte  (Sardunya) Krallığı, Toskana Büyük Dükalığı ve Modena Dükalığı başta olmak üzere on dört tane siyasi yapı bulunmaktaydı.[4]

1815 yılında yapılan Viyana Kongresi’nin kararları ele alındığında Avusturya’nın Almanya ve İtalya’nın parçalanmış bir halde bulunmasında etkili olmuştur. Öyle ki bu kararlarda, Avusturya’nın Lombardiya ve Venedik Cumhuriyeti bölgelerini hakimiyeti altına alarak kazançlı bir pozisyona erişmiştir.[5]

İtalyan Birliği’nin tahsis edilmesine ilişkin ilk adımlarım 1807 yılında gizli bir teşkilatlanma olan “Carbonari” tarafından başlatılmıştır. Bu girişimden, yaklaşık 13 yıl sonra, yani 1820’de Piyemonte ve Napoli gibi bölgelerde ilk hareketler başlamıştır. Öyle ki, bir yıl sonra, İtalya’yı Avusturya’nın elinden kurtarmak bu iki İtalyan devleti tarafından başlatılan girişim, Avusturya ve Rus Çarlığı ordularının işbirliği neticesinde batırılmıştır ve bu sayede İtalya’daki eski düzen tekrardan sağlanmıştır. Buna karşılık, kısa süre sonra, bu sefer İtalya’da Papalık, Parma ve Modena gibi bölgelerde özgürlük hareketleri başlamasına rağmen, bu girişimler de kısa sürede bastırılmıştır. Bu düzen, İtalya’da 1848’e kadar sürmüştür. 1848 yılından sonra İtalya’da ayaklanmaların yeniden başlamıştır. Bunun temelinde ise dönemin Avusturya Başbakanı Prens Klemens von Metternich’in iktidardan düşmesi gösterilebilir. Bu gelişme aynı zamanda, Avusturya’nın hakimiyetindeki Lombardiya ve Venedik Bölgelerinde ayaklanmaların ortaya çıkmasını ve hatta İtalya’nın diğer bölgelerinde de İtalyan Birliği’nin sağlanması konusunda etkileşimin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Papa’nın da bu etkileşime destek vermesi, İtalya’da ayrı bir havanın yükselmesini sağlamıştır. Öyle ki dönemin Piyemonte Kralı Şarlman Alberto’nun Avusturya’ya karşı savaş ilanı kararı verdiği ve aynı zamanda, kararın Toskana, Papa, Napoli gibi bölgedeki egemen güçlerin orduları tarafından desteklendiği görülmüştür. Ancak, Lombardiya bölgesine giren İtalyan devletleri arasında kısa süre içinde anlaşmazlık yaşanmış, Toskana, Papa, Napoli şeklinde sıralanan üç devletin Piyemonte’ye sağlamış oldukları destekleri geri çekmişlerdir. Buna karşın, Piyemonte’nin mevcut ordu kuvvetlerinin Avusturya güçlerini yenmeyi başardığı görülmüştür. Bu başarı üzerine Piyemonte Kralı, “İtalya Kralı” olarak ilan edilmiş ve akabinde de Lombardiya ve Venedik şeklinde sıralan iki bölgenin de Krallığa katıldıkları ilan edilmiştir. Ancak Piyemonte’nin bu barışı ise kısa sürmüştür.  Piyemonte, Avusturya ordusuna yapılan askeri destek sonrasında yenilgiye uğramıştır. Piyemonte ve Avusturya arasında 8 Ağustos 1848 tarihinde yapılan anlaşma temelinde tarafların savaştan önceki sınırlarına çekileceklerini kabul ettikleri görülmüştür. Bir yıl sonra ise taraflar arasında barış bozulmuştur. Buna rağmen, Piyemonte, her ne kadar Lombardiya bölgesine hâkimiyeti altına almış olmasına rağmen, 23 Mart 1849 tarihinde Piyemonte, Avusturya’ya karşı Novare’da da yapmış olduğu savaşta yenilmesiyle barış istemek zorunda kalmıştır. Piyemonte’nin bu isteğine karşılık, Avusturya ise içerisinde dönemin Piyemonte Kralı Şarl Alberto tahtan çekilmesi gibi bir dizi ağır istekler de bulunmuştur. Avusturya’nın Piyemonte Kralı Alberto’nun tahtan çekilmesi isteğinin de II. Victor Emmanuel’in (1849-1878) tahta geçmesi ile kabul edildiği gözlenmiştir.[6] Piyemonte Kralı II. Victor,  26 Mart 1849 tarihinde Avusturya ile yapmış olduğu barışta Lombardiya ve Venedik bölgelerini yeniden Avusturya’ya vermesi, Piyemonte halkının tepki göstermesine sebep olmuştur. Bunun yanında, bu barışı temelinde alınan kararın, ayrıca Piyemonte Parlamentosu tarafından onaylamadığı ve hatta bu temelde Cenova’da ayaklanma çıkmıştır. İlaveten, 22 Ağustos 1949’a kadar Venedik’in Avusturya’ya karşı direnmiştir. Sonuç olarak, 1848 -1849 yılları arasında İtalya’daki milliyetçi hareketleri her ne kadar başarısız sonuçlanmış olmasına rağmen, ileriki yıllarda, bu hareketlenmeler 1858’de İtalyan Birliği’nin sağlanması temelinde başarılı neticeye imkân sağlamıştır.[7]

Ancak, 1848-1849 yıllarda ise İtalya coğrafyası içerisinde Avusturya’ya karşı birlik oluşturma hazırlıklarının yükselmeye başlamıştır. Bu temelde İtalya coğrafyasındaki halkın Avusturya’yı, İtalya’nın kuzey bölgesinden kovmak ve birleşik bir İtalyan devletinin ortaya çıkması adına mücadele fikrinin ortaya çıktığı görülmüştür.  Ama bu fikrin önünde Kuzey İtalya’nın büyük bir kısmının elinde bulunduran Avusturya’nın varlığı, Orta İtalya’ya hâkim güç olan Papalık yönetimi, İspanya ve Fransa’nın İtalya’daki etkileri ve de İtalyan Birliği’nin tesis edilmesi hususunda ortak bir görüş bulunmaması şeklinde sıralanan dört engel vardır. İtalyan Birliği’nin sağlanması noktasında İtalya coğrafyasında bulunan iki egemen yapı, yani İki Sicilya Krallığı (Napoli Krallığı) ve Piyemonte Krallığı önemli olmuştur. Ancak bu krallıklardan Napoli Krallığı’nın İtalya Birliği’nin fikrinden uzak oluşu ve de bu gayeyi gerçekleştirebilecek yapıya sahip olmaması, Piyemonte Krallığı’na avantaj sağlamıştır.[8]

Öte yandan, İtalyan Birliği’nin tesisinde önemli bir isim de Piyemonte Başbakanı Kaont Cavour’undur. Başbakan Cavour’un İtalyan Birliği’nin sağlanmasında bir engel olarak görülen Avusturya’yı yenmek için dönemin Fransa İmparatoru III. Napolyon ile ittifak yapmıştır. Bu ittifak ile Haziran 1859’da Magenta ve Solferino’da Avusturya’ya karşı kazanılan zafer neticesinde Lombardiya Bölgesi’nin Piyemonte tarafından ve Fransa’nın ise Nice ve Savoie’yi hakimiyetleri altına almışlardır. Ayrıca, Parma, Toskana ve Modena gibi devletlerde plebisit yapılması noktasında iki devlet arasında karar alınmış, ama sonrasında da bu devletlerin de Piyemonte ile birleştiği görülmüştür.  Daha sonra da, Sicilya ve Napoli’nin Piyemonte saflarına katılmıştır. Öyle ki Avusturya’nın hakimiyeti altında olan Venedik ve Fransa yönetimi tarafından korunan Roma haricinde İtalya coğrafyasının büyük bir bölümü Piyemonte etrafından birleşmiştir.[9]

1861 yılında ise Piyemonte Kralı, birleşik “İtalya Kralı” olarak ilan edilmiştir. Öte yandan,  1866’da Prusya-Avusturya Macaristan arasındaki savaşta Venedik ve 1871’de Prusya-Fransa arasındaki Roma’nın İtalya saflarına katılması sonrasında, eksik olan iki parçanın tamamlandığı bir birleşik İtalya’nın oluşması sağlanmıştır.

1870 yılında İtalyan Birliği’nin sağlanmasıyla Avrupa siyasetinde yeni bir devlet ortaya çıkmıştır: İtalya. Milli Birliği’ni sağlamasından sonra İtalya, tıpkı diğer Avrupa devletleri gibi sömürge yarışına girmiştir. Onbir yıl sonra, 1881’de İtalya, kendi bölgesine yakın olan Tunus’a Fransa tarafından asker sokulması, İtalya ile Fransa ilişkilerinin gerginleşmesine neden olmuştur. 1882’de ise İtalya ile Avusturya Macaristan İmparatorluğu arasında sorunların çözüldüğü görülmüş ve hatta bu devletlerle birlikte içlerinde Almanya’nın da yer aldığı “Üçlü İttifak” adıyla bir andlaşma da imzalanılmıştır. Taraflar arasında kurulan bu ittifak, 1892, 1907 ve 1912 gibi yıllarda da devam etmiştir. Ancak, aynı İtalya’nın 1902’de Fransa ile gizli bir anlaşma yaptığı gözlenmiştir. Bu gizli ittifak ile tesis edilen ortaklığın İtalya’nın 1914-1918 yılları arasında yaşanan Birinci Dünya Savaşı’nda İngiltere, Fransa ve Rus Çarlığı gibi devletlerin saflarında yer almasını olanak sağlamıştır.[10]

İtalya’nın Birinci Dünya Savaşı’nda İngiltere, Fransa ve Rus Çarlığı etrafında oluşturulan İtilaf Devletleri saflarına katılma hikâyesi üzerinde duracak olursak, 26 Nisan 1915’te Londra’da bu devletler ile İtalya’nın bir anlaşma imzaladığı görülmüştür. Bu anlaşma ile İtalya, 3 Mayıs 1915 tarihinde Avusturya Macaristan ve Almanya üyeleri olduğu “Üçlü İttifak” andlaşmasını feshettiğini ilan etmekle kalmayıp, bu ilandan yirmi gün sonra da İtilaf Devletlerinin saflarına geçmiştir. Birinci Dünya Savaşı sonrasında yapılan andlaşmalardan bir tanesi olan 10 Eylül 1919 tarihli Saint Germanin Barış Antlaşmasında İtalya, Avusturya’dan Tirol, Trieste ve bazı Dalmaçya adalarının kazanmıştır ve bu sayede, İtalya’nın hem kuzeye doğru genişlemesine hem de Doğu Akdeniz Bölgesi’nde etkin bir güç hakine gelmesinin yolu açılmıştır. Ancak, Birinci Dünya Savaşı sonrasında yapılan taksimden memnun kalmayan İtalya’da, 1922’de Benito Mussolini’ni iktidara gelmiştir. Mussoli’nin yayılmacı söylemlerini dillendirmesi sonrasında hem çevresindeki hem Doğu Akdeniz’deki ülkeler huzursuz olmuştur. Öyle ki, Mussoli’nin Akdeniz’i “Bizim Deniz” adıyla tanımlaması ve Roma İmparatorluğu’nu yeniden canlandırma gayesi, 1939-1945 yılları arasında yaşanacak olan İkinci Dünya Savaşı’nın da yaşanmasına tesir etmiştir. Ancak İtalya, bu savaştan yenilgiyle ayrılmıştır.[11] İkinci Dünya Savaşı’nın yaratmış olduğu yıkıcı etkisinin bir daha yaşanması için geçmiş dönemlerde ifade edilen birleşik bir Avrupa meydana getirilmesine ilişkin fikirlerin 1950’lerde, günümüzde AB olarak bilinen AKÇT’nin kurulmasıyla temel atılmıştır. AKÇT’nin kurulmasında ise içerisinde İtalya’nın bulunduğu sırasıyla, Hollanda, Batı Almanya, Fransa ve Lüksemburg’un devletlerin yer aldığı beş devlet vardır.[12]

Sonuç olarak, 19.yüzyılın ilk çeyreğinde Piyemonte önderliğinde birleşik İtalya hayalinin 1871’de gerçekleştiği görülmektedir. Bu dönem içerisinde Avusturya ile yaşanan savaşlarda Piyemonte’nin bazen başarı elde ettiği görülürken, bazen de başarısız olmuştur. Öyle ki bu dönemde, Piyemonte’nin Lombardiya bölgesini hakimiyeti altına almaya çalıştığı ve dönemin Fransa devleti ile ittifak yaptığı görülmüştür. İtalya devletinin kurulması sonrasında devletin dış politika anlayışı temelinde geçmişte düşman oldukları devlet ile mesela Avusturya ile ittifak kurarken, ittifak yaptığı devletle örneğin Fransa’ya karşı düşmanlık yapmıştır. Bu durum, Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında da değişmiştir. Öyle ki 1945 sonrasında birleşik Avrupa fikride de düşmanların aynı çatı altında bir amaç temelinde bir araya geldikleri görülmüştür.

Sonuç

Günümüz Almanya sınırları içerisinde, geçmişte birçok Alman Prenslikleri vardı. Bu prensliklerden bir tanesi olan Prusya’nın 17.yüzyılından 1871’e kadar birleşik bir Almanya’nın ortaya çıkması adına dönemin büyük güçleri ile nasıl mücadele ettiği görülmüştür. Özellikle Silezya Bölgesi temelinde Prusya ile Avusturya arasında 18.yüzyılda yaşanan hükümranlık sürecinin taraflar arasında gerilimin azaltılmasına fırsat sağlayan bir anlaşma ile oluşturulmuştur. Öyle ki 18.yüzyılda, Silezya Bölgesi’nin elinde bulundurmasıyla Prusya’nın gerek Almanya coğrafyasında gerekse de Avrupa’daki ülkeler arasında önemli bir güç olarak sivrilmiştir. Bu süreç, 1871’de ise Almanya’nın ortaya çıkması ile sonuçlanmıştır.

Almanya’nın ortaya çıkması, Avrupa’daki dengeleri de değiştirmiştir. Öyle ki bu yeni devletin, Fransa ile sürekli bir rekabet içerisinde olduğuna dair örneklerin 19.yüzyılın sonlarına kadar yaşandığı bazı örneklerle görülmüştür. Hatta kuruluşundan sonra Almanya’nın kısa süre sonra yayılmacı bir dış politika anlayışına temelinde bir tavır ortaya koyması 1914-1918 yılları arasında yaşanan Birinci Dünya Savaşı denilen felaketin yaşanmasına sebep olmuştur. Bu savaştan ağır bir yenilgi alan Almanya’nın 1930’lu yıllarda Almanya’da iktidara gelen A. Hitler’in öncülüğünde yeni bir mücadeleye giriştiği görülmüştür: İkinci Dünya Savaşı (1939-1945). Bu savaştan da Almanya yenilmiştir. 20.yüzyılın ilk yarısında yaşanan iki dünya savaşında karşı karşıya olan Almanya ile Fransa, bu sefer, 1950’lerde kurulan AKÇT (günümüzde AB) örgütlenmesi içerisinde birlikte hareket etmiştir.

Prusya’dan Almanya’ya, Almanya’dan Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu’na uzan sürecin bir benzerini de Piyemonte liderliğinde İtalya yaşanmıştır. Milli Birliğini sağlana kadar İtalya’da içerisinde İki Sicilya Krallığı, Papalık, Cenova Cumhuriyeti, Parma Dükalığı,Sardunya Krallığı, Toskana Büyük Dükalığı ve Modena Dükalığı gibi devletlerin yer aldığı on dört devlet vardı. Bu devletlerin içinden Piyemonte ise bir adım önde bulunuyordu ve özellikle Piyemonte’nin İtalya içerisindeki Avusturya etkinliğini ve birleşik bir İtalya’nın oluşturulmasına öncülük eden devlet olduğu görülmüştür. Bu temelde, 19.yüzyılda Piyemonte, Avusturya ile çeşitli savaşlar yaşanmıştır. Burada Piyemonte devleti için önemli olan bölgenin Lombardiya bölgesi olduğu gözlenmiştir. Piyemonte’nin Avusturya karşısında kazanmış olduğu zaferler ve Fransa ile kurmuş olduğu ittifak birleşik İtalya’nın oluşmasını hızlandırmıştır.

1870 yılında Avrupa sahnesinde yerini alan İtalya, girmiş olduğu sömürge yarışı sonrasında daha önceleri ittifak kurduğu Fransa ile arasındaki ilişkinin Tunus temelinde gerginleştiği gözlenirken, çeşitli savaşlarda karşı karşıya geldiği Avusturya ile ittifakı kurmuştur. Bu birlikteliğe sonrasında da Almanya’da katılmıştır. 20.yüzyıla gelindiğinde ise İtalya, kendi menfaati ekseninde bu sefer Birinci Dünya Savaşı sırasında Fransa’nın içinde bulunduğu devletlerin savlarına katılmıştır. Pek tabii İtalya, bu savaştan az da olsa kazançlı çıkmıştır. Ancak daha fazla kazanç elde etme hayalinde hüsrana uğrayan İtalya’da 1922’de yaşanan yönetim değişikliği ileriki dönemlerde yaşanan İkinci Dünya Savaşı’nın da kıvılcımdan birisi olacaktır ve İtalya ise bu savaşta, tam tersi bir tavırla, bu sefer Almanya saflarında Fransa ve İngiltere karşısında yer almıştır. İkinci Dünya Savaşı’nın mağlup devletlerinden bir tanesi olan İtalya ise sonrasında günümüzde AB olarak adlandırılan örgütlenmenin de temellerini atan devletlerden bir tanesi olmuştur.

Sonuç olarak, Prusya’nın birleşik bir Almanya süreci ve sonrasında yaşanan olaylar, Piyemonte liderliğinde kurulan İtalya ve sonrasında yaşanan olaylara benzemektedir. Örneğin, Prusya’nın Avrupa sahnesine sivrilmeye başladığı dönemde Almanya coğrafyasında birçok prenslik veya devlet vardı. Prusya, Silezya bölgesini üzerindeki mücadelesini Avusturya ile vermiştir. Prusya üzerinden inşa edilen Almanya’nın kurulmasından sonra, geçmişte mücadele halinde olduğu Avusturya ittifak kurduğu, yoğun olarak da Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında da Fransa’nın içinde bulunduğu devletlerle savaştığı görülmüştür. Özellikle İkinci Dünya Savaşı’nda sonra Avrupa kurulan örgütlenme fikrine Batı Almanya ile Fransa’nın ortak hareket ettikleri gözlenmiştir: AKÇT (günümüzde AB). Bu örneğimize benzeyen bir başka devlet ise İtalya’dır. İtalya, 19.yüzyılın ilk çeyreğinde parçalanmış bir yapı halinde olan İtalyan coğrafyasında Piyemonte öndeliğinde yine Avusturya’ya karşı verilen mücadele sonrasında 1871’de Avrupa siyasetinde yerini almıştır. Avusturya ile yaşanan rekabette Piyemonte, Lombardiya bölgesini hakimiyeti altına almaya çalışmış ve başarmıştır. Pek tabi Piyemonte’nin önderliğinde kurulan İtalya’nın kuruluşuna giden süreçte Piyemonte ile Fransa arasında ittifak yapılmıştır. 1870’den sonra İtalya’nı dış politikasında geçmişte mücadele halinde olduğu Avusturya ile ittifak kurduğu, sonrasında rekabet halinde olan Fransa ile Birinci Dünya Savaşı’nda aynı saflarda savaştığı görülmüştür. Aynı İtalya, 1922’den sonra ise daha da büyük bir devlet olma hayali ile çeşitli dış politika adımları atması İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasına vesile olmuştur. Bu sefer de İtalya, Fransa’ya karşı savaşmıştır. Savaş sonrasında, yenilen İtalya ise Avrupa’da birlik oluşturma fikrine Fransa ile öncülük ederek AKÇT (günümüze AB) örgütünün kurulmasına vesile olmuştur.

Serdar Çukur

Bursa Uludağ Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Doktora Öğrencisi ve Proje Asistanı

Uluslararası Politika Akademisi Köşe Yazarı

Dipnotlar:

[1] İbrahim S. Canbolat, Değişen Dünya’da Almanya ve Türkler: Ulusal Çıkar, Ulusal Birlik ve Kamuoyu Tercihleri Aracısından Bir İnceleme,4. Baskı, Bursa: Alfa Yayıncılık, 2009, ss.91-92.

[2] Canbolat, a.g.e., 2009, s.92.

[3] Canbolat, a.g.e., 2009, ss.98-102.

[4] Fahri Armaoğlu, 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi (1789-1914), 7. Baskı, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1997, s.11.

[5] Kutay R. Karaca, “Viyana Kongresi”, Diplomasi Tarihi-1, (Ed.). Barış Özdal ve R. Kutay Karaca, Bursa: Dora Yayıncılık, 2018, s.388.

[6] Rıfat Uçarol, Siyasi Tarih (1789-1994), 3. Baskı, İstanbul: Filiz Kitabevi, 1995, s.233.

[7] Armaoğlu,a.g.e., 1997, ss. 143-144.

[8] Kutay R. Karaca, “19.yüzyılda Uluslararası Sisteme Yeni Aktörlerin katılmasının Diplomasinin Gelişime Etkileri,Diplomasi Tarihi-1, (Ed.). Barış Özdal ve R. Kutay Karaca, Bursa: Dora Yayıncılık, 2018, ss.475-477.

[9] Oral Sander, Siyasi Tarihi: İlkçağlardan 1918’e, 12. Baskı, Ankara: İmge Kitabevi Yayınları, 2003, ss.. 219-220.

[10] Uçarol,a.g.e., 1995, ss.289-293.

[11] Uçarol,a.g.e., 1995, ss. 497-529.

[12] Yusuf Çınar ve Serdar Çukur, “Almanya- Avrupa Birliği İlişkileri: Değişim ve Dönüşüm”, Dünya Siyasetinde Almanya -1: Tarih ve Dış Politika, (Ed.).  Hüseyin Bağcı vd., Ankara: Nobel Yayıncılık, 2019, s.170.

Kaynakça:                    

ARMAOĞLU Fahri. 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi (1789-1914). 7. Baskı. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları. 1997.

CANBOLAT İbrahim S., Değişen Dünya’da Almanya ve Türkler: Ulusal Çıkar, Ulusal Birlik ve Kamuoyu Tercihleri Aracısından Bir İnceleme. 4. Baskı. Bursa: Alfa Yayıncılık. 2009.

ÇINAR Yusuf ve ÇUKUR Serdar, “Almanya- Avrupa Birliği İlişkileri: Değişim ve Dönüşüm”, Dünya Siyasetinde Almanya -1: Tarih ve Dış Politika, (Ed.).  Hüseyin Bağcı vd., Ankara: Nobel Yayıncılık.2019. ss.163-180.

KARACA Kutay R., “Viyana Kongresi”. Diplomasi Tarihi-1. (Ed.). Barış Özdal ve R. Kutay Karaca. Bursa: Dora Yayıncılık. 2018. ss.383-404.

KARACA Kutay R.,“19.yüzyılda Uluslararası Sisteme Yeni Aktörlerin katılmasının Diplomasinin Gelişime Etkileri,Diplomasi Tarihi-1, (Ed.). Barış Özdal ve R. Kutay Karaca, Bursa: Dora Yayıncılık, 2018, ss.457-512.

SANDER Oral. Siyasi Tarihi: İlkçağlardan 1918’e. 12. Baskı, Ankara: İmge Kitabevi Yayınları. 2003.

UÇAROL Rıfat. Siyasi Tarih (1789-1994). 3. Baskı. İstanbul: Filiz Kitabevi. 1995.