Ötenazinin Hukuken Değerlendirilmesi

Zehra Demirbağ

Zehra Demirbağ

Marmara Hukuk Fakültesi

ÖZ

Yaşama hakkı, bireyin en temel haklarından biridir. Hatta en temel haktır da diyebiliriz. Çünkü bireyin diğer haklarının var olması, yaşam hakkının var olmasına bağlıdır. Yaşam hakkı olmadığı zaman diğer hakların da bir önemi ve geçerliliği olmayacaktır. Yaşama hakkının öneminden dolayı bireyin bu hakkından vazgeçmesi, geleceği hakkında tasarruf yetkisinin bulunması gibi konular hem Türk hukukunda hem de diğer ülkelerde çok tartışmalı olup farklılık göstermektedir. Bu tartışmaların başlangıç noktası ise kendisini ötenazi kavramında göstermektedir.

Bu çalışmamızda ötenazi kavramının ne olduğundan, ötenazinin türlerinden, ötenazi hakkındaki görüşlerden yani ötenaziyi kabul eden ve reddeden görüşlerden, kabul eden ve reddeden ülkelerden ve tabi ki Türk hukuk sisteminin ötenaziye yaklaşımının nasıl olduğundan bahsedilecektir.

Anahtar Kelimeler: Ötenazi, Yaşam Hakkı, Türk Ceza Kanunu

GİRİŞ

Dünya üzerinde yapılan her sistemin hizmet etmeyi ve korumayı amaçladığı varlık aslında temelde “insan” ve “insana özgü değerler”dir.  Tüm tarihsel süreçler sonucunda bugün insana tanınan, onun değerlerini güvenceleyen “hak ve özgürlükler” var olmuştur. Bu hak ve özgürlüklerin temelini oluşturan ve onların var olmasını sağlayan bir hak vardır ki bu “yaşama hakkı”dır. Yaşama hakkı insanın hayattaki varlığını koruyan ve diğer hakların da vücut bulmasını sağlayan en temel haktır diyebiliriz. Yaşama hakkının kutsallığına karşın yüz yıllar boyunca farklı sebeplerle ihlal edilmiştir. Kölelik ve tutsaklığın varlığı ve bunları meşru sayan düşüncelerle de kişinin yaşam hakkının korunduğunu dile getirmek mümkün olmamıştır. Ancak insan ile ilgili değerlerin öne çıktığı ve bununla ilgili düşüncelerin de yayılmasıyla insanın diğer hak ve özgürlükleri ile yaşama hakkına verilen önem de git gide artmış ve bunlar birçok belge ile düzenlenmiştir. Tarihi sürece baktığımızda 1215 Magna Carta, 1689 Bill of Rights ve 1779 Virginia İnsan Hakları Bildirgesi’nin yaşama hakkını düzenlediğini de görmekteyiz. (Şen, 2015, s. 2-3) Günümüze baktığımızda ise bu hak, ülkelerin anayasalarında da düzenlenmiş ve korunmuş; uluslararası hukukta kabul gören sözleşmeler olan “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi” ve “Avrupa İnsan hakları Sözleşmesi”nde de kendine baş köşede yer bulmuştur.

Yaşama hakkının ulusal ve uluslararası düzeyde korunması akıllara şu şekilde sorular getirebilir: “Anayasalar ve uluslararası belgeler bu hakkı, hakkın sahibine karşı da korur mu?”, “Kişi kendisine tanınan yaşama hakkından kendi iradesiyle vazgeçebilir mi?”, “Kişiyi, kendi rızası ile bir başka kişi öldürebilir mi?”. Kişinin yaşama hakkından vazgeçmesi ve bu hakkının kendisine karşı korunması gibi düşünceler ortaya çıktığında ise akla genellikle ilk olarak “ötenazi” kavramı gelmektedir. (Demirörs ve Hızal, 2016, s. 1483)

1.ÖTENAZİ NEDİR?

İlk kez Bacon tarafından 1623 yılında kullanılan “ötenazi” kelimesi iyi ölüm, tatlı ölüm, huzurlu ölüm gibi anlamlara gelmektedir. Ötenazi için çok fazla tanım yapılmıştır ama genel olarak gerekirse ötenazi tıbben kesinleşmiş ve çaresi olmayan bir hatalığa yakalanmış akli dengesi yerinde olan bir kişinin çektiği bu ıstıraba son vermesi amacıyla kendi hür iradesi ile verdiği karar sonucunda tedavisini yürüten doktor tarafından acısız bir şekilde yaşamına son verilmesi şeklinde tanımlanmaktadır. (Dağ, 2018) Kişinin talebi üzerine yaşamına son verilmesi her zaman ötenazi kabul edilmediği gibi hür iradesi olmadan kişinin yaşamına son verilmesi de ötenazi değildir. Ötenazinin, talep üzerine öldürülme ile karıştırılmaması gerekir. Ötenazi kişinin yalnızca hastalığının çaresizliğinin tıbben tespit edildiği ve bu ıstıraba katlanamayacağı durumlarda bu acısına son vermek için ve yalnızca tedavisi sürdüren doktor tarafından uygulanırken talep üzerine öldürülmede herhangi bir yöntem kullanılabilir ve bu herkes tarafından uygulanabilir. (Özen ve Ekici Şahin, 2010, s.17)

1.1.Ötenazi Türleri

1.1.1.Aktif ötenazi – Pasif Ötenazi: Aktif ötenazi, hekimin ölümü gerçekleştiren yöntemleri doğrudan kullanması ile gerçekleşir. Daha çok ölümü sağlayan ilaçlar direkt olarak kullanılır. Pasif ötenazi, ise tedaviyi uygulayan hekimin ölümü gerçekleştiren yöntemleri doğrudan kullanmadan, hastanın yaşamının devam etmesini sağlayan tedavileri kesmesi ile gerçekleştirilir.

1.1.2.İradeye Bağlı Ötenazi – İrade Dışı Ötenazi: İradeye bağlı ötenazi, akli dengesi yerinde olan hastanın bizzat kendi iradesi ile gerçekleşir. İrade dışı ötenazi, hastanın kendi iradesini belirtemediği durumlarda yakınlarının iradesi ile gerçekleşir. İrade dışı ötenazi hastanın bitkisel hayat, koma gibi durumlarda olması ile gerçekleşir.

1.1.3.Kazai Ötenazi – Medikal Ötenazi: Bu ayrımda ötenazi kararını veren makam etkilidir. Kazai ötenazi, mahkeme kararı doğrultusunda gerçekleşirken medikal ötenazi, doktorun kararı doğrultusunda gerçekleşir. (Alan Akcan, 2013, s. 6-8)

2.ÖTENAZİ HAKKINDA GENEL DÜZENLEMELER: KABUL EDEN ÜLKELER, HANGİ GEREKÇE İLE KABUL ETMİŞTİR, REDDEDEN ÜLKELER HANGİ GEREKÇELERLE REDDETMİŞTİR?

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2.maddesi “Yaşam Hakkı”nı düzenlemiştir.[1] Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin bu maddesi devlete, kişinin bu hakkını koruması için görev vermiş ve hiçbir insanın yaşamaktan bilinçli bir şekilde menedilemeyeceğini belirtmiştir. Bu hak, sadece saygı duyulması gereken bir hak değil, aynı zamanda korunup gözetilmesi de gereken bir haktır. (Besiri, 2010, s. 195-196)

Kutsallığı ile ele alınan yaşam hakkı açısından çok hassas bir konu olan ötenazi, farklı ülkelerin farklı devletlerin anayasalarında birbirlerinden çok farklı biçimlerde ele alınmıştır. Özellikle kültür, din ve ekonomik farklılıklardan dolayı tek bir düşünce altında ele alınması mümkün olmamıştır. Avrupa Konseyi’nin hazırladığı İnsan Hakları Biyotıp Sözleşmesi de herkesi tek bir çatı altında toplayamayacağı konular konusunda sessiz kalmıştır. Sözleşmenin sessiz kaldığı konulardan birisi de “ötenazi” olmuştur. (Arpacıoğlu, 2019, s. 113)

2.1.Ötenaziyi Kabul Etmeyen Görüşler ve Ülkeler

1- Ötenazi bütün olarak kasten adam öldürme suçunu oluşturur. Burada hastanın rızası, bir önem taşımaz. Amaç, hastanın yaşadığı ıstırabı yok etmek olsa bile bu bir suçtur ve bunu uygulayan kişinin doktor olup olmaması da bir önem taşımaz.

2- Ötenazi, tıbbın gelişmesine, insanların doktorlara ve tıbba olan güvenlerinin varlığına engel olmaktadır. Zira insanların, tedavisi olmayan bir hastalıktan dolayı öldürülmesi, insanların ve tıbbın gelecek başarılarına engel olacaktır. Örneğin bugün ilik nakli gibi yöntemlerle engellenen kanser hastalığına, tedavisinin olmadığı dönemlerde yakalanan insanlar öldürülmeyi tercih etselerdi, doktorlar insanların çektiği acıyı dindirecek tedavileri bulamamış olacaklardı ve belki de bugün bu hastalık tedavisi olmayan bir hastalık olarak varlığını korumaya devam edecekti.

3- Ötenazi, insanın ruh halini ve psikolojisini bozacaktır. Çünkü insan, kolay ölümü seçmeye meyillidir ve seçilen bu kolay ölüm, insan değerlerinin yavaş yavaş kaybolmasına yol açacaktır. Ayrıca hekimlere ve diğer kişilere öldürme hakkını vermek, birçok şeyin suiistimal edilmesine de yol açacaktır. Bu nedenle ötenazi yasağının kanunlaştırılması, birçok cinayeti de önlemiş olacaktır.

4- Ötenazi, Hipokrat Yemini’ne de zıttır. Zira doktorlara, Hipokrat Yemini ile tüm hastaları tedavi etme ve onları ölüme terk etmeme görevi yüklenmektedir. Bundan dolayı doktorlar, ötenazi yapamaz.

5- Ötenazi ile bir insanın yaşama hakkı göz göre göre ihlal edilebilir. Tedavisi olmayan her hastalığın bir gün tedavisi bulunabilir, bu yüzden tıpta hata mevcut olsa bile hiçbir hastalığın tedavisi kesin olarak yoktur denilemez. (Besiri, 2010, s. 196-197)

6- Bu olaya dini kökenli yaklaşanlar, ötenaziyi tamamen reddeder. Onların tezine göre, kişinin sahip olduğu yaşam hakkı, herkesin istediği gibi tasarruf edebileceği bir şey değildir. Onun asıl sahibi Tanrı’dır; Tanrı’ya ait bu değer üzerinde de hiç kimsenin tasarruf yetkisi yoktur, onu veren Tanrı olduğu için alacak olan da yine Tanrı’dır. (Özen ve Ekici Şahin, 2010, s.24)

2.2.Ötenaziyi Kabul Eden Görüşler ve Ülkeler

Ötenaziyi kabul eden görüşe sahip olan kişiler genellikle aktif ötenazi ve pasif ötenazi ayrımı yapmaktadırlar. Pasif ötenaziyi daha çok hastanın kendisine uygulanan tedaviyi reddetme ve kendi geleceğini kendisinin belirlemesi olarak düşündükleri için tedaviyi kesen doktorun suçlu kabul edilmemesi gerektiğini savunurlar. Aktif ötenazinin ise cezalandırılmamasını nadiren savunurlar.

1-Pasif ötenaziyi kabul edenler, kişinin tedaviyi reddedebileceğini ve kendi geleceğini kendisinin belirleyeceğini; yaşamı, ölümü ve bedeni hakkındaki tercihlerinin kendi kişilik hakkından ayrılmaz bir parça olduğunu savunurlar.

2-İnsan hayatının niteliğinden hareket eden görüşlere göre ise kişi hayatını onurlu bir şekilde sürdürme hakkına sahiptir. Kişi, tedavisi mümkün olmayan bir hastalığa yakalanmışsa başkalarına muhtaç olarak yaşamak onun onurunu zedeleyebilir. Bu ona ıstırap veriyorsa kişi, kendisine yaşamını sürdürmesi için uygulanan tedaviyi reddederek onurlu bir ölümü tercih edebilir. Yaşama hakkı, onurlu yaşamayı içinde barındırır ve bu nitelik geçerliliğini yitirdiyse kişiye ölme hakkı tanınmış olmalıdır.

3-Aktif ötenaziyi kabul edenler, tedavisi mümkün olmayan kişinin çektiği ıstırabı dindirmenin, onu bu acılardan kurtulması için yardım edilmesinin insani bir ödev olduğunu savunurlar. Ama bu ötanazinin, pasif ötenazinin aksine kişiye tek bir doz ilaç vererek gerçekleştirilmesini açık bir şekilde kabul edilmemektedir.

4-Bir diğer kesime göre de kişi yine kendi geleceğini ve kaderini belirleme hakkına sahip olduğuna dayanarak yaşamının sonu hakkında da karar verebilme hakkına sahiptir.

5-Aktif ötenaziyi savunanlardan, ekonomiyi ve gelecek nesilleri korumak adına tedavisi mümkün olmayan hastalığa yakalanmış kişi için para, zaman ve emeğin boşu boşuna harcanmaması gerektiğini düşünenler de vardır.

6-Aktif ötenazide ayrıca doktorun, zarar verme amacıyla suç işleme gibi bir niyetinin değil; hastayı çektiği acılardan kurtarmak gibi bir niyetinin olması gerekmektedir. (Özen ve Ekici Şahin, 2010, s.21-24)

Ötenazinin kabul edilip edilmemesi her ülkenin kanunlarına farklı şekilde yansımıştır. Kimisi katiyen reddetmiş, kimisi de bazı şartalara bağlayarak kabul etmiştir. Ötenazi Amerika Birleşik Devletleri’nin bazı eyaletlerinde ve Belçika, Hollanda, Yeni Zelanda, Lüksemburg’da kanul edilerek yasal olarak uygulanmakatadır. Hollanda’da 2001’de, Belçika’da 2002’de, Lüksemburg’da 2009’da ve Yeni Zelanda’da da 2020’de kabul edilen Yaşam Sonunu Seçme Yasası ile ötenazi yasal olmuştur. Almanya’da ötenazinin uygulanması bakımından açık bir düzenleme yoktur. Federal Alman Yüksek Mahkemesi pasif ötenazi hastanın haysiyetli yaşam sürme ve ölme hakkı, hastanın tedaviyi reddetme hakkı, hastanın kendi geleceğini belirme hakkı gibi haklar doğrultusunda meşru sayarken aktif ötenaziyi Alman Ceza Kanununun “Öldürdüğü insanın açık ve ciddi şekilde ifade edilmiş isteğine göre o kişiyi öldürmeye sevk edilmiş olan kişi altı aydan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır“ şeklindeki 216.maddesine dayanarak reddetmiştir. İsviçre’de ötenazi oldukça tartışmalıdır. Aktif ve pasif ötenazi ile ilgili veya düzenlenmesi ile ilgili bir çalışma bulunmamaktadır. Ancak İsviçre Ceza Kanununun “Kişisel menfaat elde etmek için, bir kişiyi intihar etmeye teşvik eden veya intihar etmesine yardım eden kişi, intiharın gerçekleşmesi veya intihara teşebbüs edilmesi halinde 5 yıla kadar hapis veya para cezasına çarptırılır.” Şeklindeki 115.maddesi yorumlandığında ötenaziye veya intihara yardım eden kişinin herhangi bir menfaatinin bulunmaması durumunda “yardımlı intihar”ın kabul gördüğü söylenebilir. Ki zaten İsviçre’de yardımlı intihara oldukça sık başvurulduğu görülmektedir. İsviçre Ceza Kanunun “Acıma duygusu gibi insani nedenlerle bir kişiyi ondan gelen ciddi ve ısrarlı talep üzerine öldüren kişi üç yıla kadar hapis veya para cezasıyla cezalandırılır.” şeklindeki 114. maddesine göre de ötenazi suç olarak kabul edilmiştir. İngiltere’ye baktığımızda da ötenazinin yasak olduğunu görmekteyiz. ABD’de ise pasif ötenazi tüm eyaletler tarafından kabul edilmiş ancak aktif ötenazi bazı eyaletlerde kabul edilmiş, bazı eyaletlerde ise kati surette reddedilmiştir. (Dağ, 2018)

3.TÜRK HUKUKUNUN ÖTENAZİYE BAKIŞI

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası hak ve hürriyetleri geniş bir şekilde düzenlemiştir. Örneğin 12.maddesinde temel hak ve hürriyetlerin niteliğini, 13.maddesinde temel hak ve hürriyetlerin sınırlanmasını, 15.maddesinde temel hak ve hürriyetlerin kullanımının durdurulmasını ve 17.maddesinde de kişinin dokunulmzlığını, maddi ve manevi varlığını düzenlemiştir.[2]

Anayasamıza baktığımızda ötenazi ile ilgili herhangi bir düzenleme görememekteyiz. Bundan dolayı ötenazi Türk Ceza Kanunun 81.maddesinde düzenlenen kasten adam öldürme suçu çerçevesinde incelenmektedir. Ötenazi hakkında bir düzenleme olmamasına rağmen en son yürülüğe giren Türk Ceza Kanunu öncesindeki Türk Ceza Kanunu tasarılarında ötenaziye yer verdiği görülmektedir. Bu durum da ülkemizde ötenazinin cezai açıdan tartışmalı olduğunu göstermektedir.

Ülkemizde Anayasada, kanunlarda veya Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerimde bir kavram olarak ötenaziden bahsedilmemesine rağmen Hasta Hakları Yönetmeliği bu konu hakkında bir düzenleme içermektedir. Hasta Hakları Yönetmeliğinin 13.maddesi[3] tıbbi gereklikler de dahil yaşam hakkından vazgeçilemeyeceğini, kişinin başkası veya kendi talebi doğrultusunda dahi kimsenin yaşamına son verilemeyeceği belirtilerek ötenazi yasaklanmıştır.

[1] Madde 2 - “Herkesin yaşam hakkı yasayla korunur. Yasanın ölüm cezası ile cezalandırdığı bir suçtan dolayı hakkında mahkemece hükmedilen bu cezanın infaz edilmesi dışında, hiç kimsenin yaşamına kasten son verilemez.” (Avrupa Konseyi, 1950)

[2] “Madde 12 – Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Temel hak ve hürriyetler, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder.”

“Madde 13 – (Değişik: 3/10/2001-4709/2 md.) Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”

“Madde 15/1 – Savaş, seferberlik (
)10 veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlal edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.”

“Madde 17/1-3 – Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz. Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.” (TBMM, 1982)
[3] Ötenazi Yasağı

Madde 13- Ötenazi yasaktır.

Tıbbi gereklerden bahisle veya her ne suretle olursa olsun, hayat hakkından vazgeçilemez. Kendisinin veya bir başkasının talebi olsa dahil, kimsenin hayatına son verilemez. (Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı, 1998)

Hukuk sistemimizde aktif ötenaziyi koruyan herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Bundan dolayı doktorun amacı her ne kadar hastanın acılarını dindirmek, ıstıraptan kurtarmak olsa bile bu davarnışı TCK 81’de yer alan kasten adam öldürme suçu bağlamında değerlendirilir ve bu suçu işlemenin kaşılığı da müebbet hapis cezasıdır. Yani aktif ötenazi, hukukumuzda kasten adam öldürme suçu bünyesinde yer almaktadır. Hasta Hakları Yönetmeliği belirli şartlar altında hastaya tedaviyi durdurma ve tedaviyi reddetme hakkı tanımıştır. Bu durumda pasif ötenazi söz konusu olacaktır. Buna göre iyileşmesi tıbben mümkün olmayan ve sağlıklı karar verebilme yetiisne sahip olan hasta, sonuçları konusunda bilgilendirilmek şartıyla tedavinin durdurulması veya tedavinin reddedilmesini sonuç her ne olursa olsun talep edebilecektir. Burada doktorun herhangi bir kastı değil, hastanın sahip olduğu bir hakkın kullanılması söz konusu olacağı için doktor TCK 81 hükmüne göre cezalandırılmayacaktır. İncelenmesi gereken bir diğer konu ise dolaylı ötaenazidir. Dolaylı ötenazi, tıbben iyileşmesi imkansız olan hastanın çektiği ıstırabı azaltmak amacıyla hastaya verilen ilaçların yan etkilerinin hastanın yaşamını kısaltması olarak var olan bir uygulamadır ve bu düzenleme doktora getirilen bir yükümlülük olarak kabul etmektedir. Tüm bu bilgilere baktığımızda da dolaylı ötenazi için de hukuk sistemimizde bir engel bulunmamaktadır.

SONUÇ

Yaşama hakkı kutsallığı ve değeri bakımından önemli ve belki de en önemli hak olduğu için hakkında ne kadar çok tartışma olursa olsun dikkatle düşünülmesi gereken bir konudur. Bundan dolayı devletlere bu konu hakkında ciddi sorumluluklar düşmektedir. Devletler, yaşam hakkını pozitif ve negatif yönleri ile alarak bu hakkın gerçek manasına kavuşturulmasını sağlamalıdır. Böylece en temel ve en kutsal hak olan yaşama hakkı güvencelenmiş olacak ve bu hakkın olası ihlallerinin önüne de set çekilmiş olacaktır.