İnsan Haklarına Saygı İlkesi Bağlamında Afiş Asma Kabahati

Özet

İnsan haklarına saygı gösterilmesi hukuk devleti olmanın olmazsa olmaz şartlarından biridir. Devletin ortay çıkışıyla ilgili teorilerin ortak noktası insanların birtakım haklara sahip olduğu gerçeğidir. Kimi düşünürlere göre bu haklar doğuştan ve devlet öncesi dönemde de insanlarda var iken kimi düşünürlere göre hukuk düzeninin tanımadığı ve düzenlemediği bir hakkın insanlarda olamayacağı öne sürülmüştür. Günümüzde gelinen noktada ise kökeni nereye dayanırsa dayansın insanların haklarının olduğu ve bu haklara devletin saygı duyması gerekliliği kabul edilmiştir.

İnsanın temel haklarından iki tanesi düşünce özgürlüğü ve teşebbüs özgürlüğüdür. Bu özgürlükleri kullanırken kimi zaman basılı ve yazılı yöntemler kullanılabilmektedir. Bu yöntemlerden biri de afiş asmaktır. Bazen sendikal ve siyasi faaliyetlerde kullanılan afişler, bazen düşünceleri kamuyla paylaşmak için bazen de reklam amacıyla kullanılabilmektedir.

Devlet, asılma sebebi ne olursa olsun afiş asılması konusunda sıkı tedbirler almaktadır ve yaptırımlar uygulamaktadır. Düşünce ve teşebbüs özgürlüklerini baskı altına alan ve bunları kısıtlayan bir devletin insan haklarına saygılı olduğu ise tartışma yaratacak bir durumdur. Ancak devletin bu konuda dayanağı kamu düzenini sağlama görevini yerine getirme görevi olmaktadır. Bu durumda ise hakların çatışması durumu ortaya çıkmaktadır.

Bu çalışmada insan haklarına saygı ilkesi, fikir inanç ve teşebbüs özgürlükleri üzerinde durulacak, afiş asma kabahati metodolojik olarak incelenecek, hakların çatışması konusu irdelenerek insan haklarına saygı ilkesi bağlamında afiş asma kabahati hakkında bir sonuca ulaşılmaya çalışılacaktır.

 

  1. İNSAN HAKLARINA SAYGI İLKESİ VE İLKENİN DÜZENLENDİĞİ BELGELER

 

  • İNSAN HAKLARINA SAYGI İLKESİ VE İNSAN HAKLARI EVRENSEL BEYANNAMESİ

“İnsan Haklarına Saygı” ilkesi, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nden kaynağını almaktadır. İnsanın insan olmasından dolayı haklara sahip olduğunu söyleyen sözleşme, bu haklara siyasi rejimleri farketmeksizin her ülkenin saygı göstermesi gerektiğini söylemektedir[1]. Bu durumdan devletin insan haklarına dayanması şart değildir. Ancak saygı göstermesi şarttır. İnsanın insan olduğuiçin haklara sahip olmasından bu hakların düzenlendiği toplumsal düzene ya da siyasal bir topluma gerek olmadığı sonucu çıkarılabilir[2]. Bu açıdan bakıldığında İnsan haklarının devletten önce de var olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Doğal hukuk anlayışını benimseyen düşünürlerin yanı sıra  klasik liberal öğretiyi kabul eden John Locke, Thomas Hobbes, gibi düşünürler de insanların toplum hali öncesinde de belli haklara sahip olduğu görüşündedir[3]. Burada şunu söylemek gerekir ki insan haklarının kural koyucu tarafından düzenlenmesi gerekliliği, insanın doğasında var olan özgürlük kavramına terstir. Özgürlük; insanın insan olduğu için sahibi bulunduğu bir güçtür, İnsanın bağımsızlığının ifadesidir[4].  Bu nedenle insan herhangi bir düzenlemeye ihtiyaç duymaksızın doğuştan her insanın bir takım haklara sahip olması fıtri bir gerekliliktir. Özgürlük için hukuk öncesinde var olan, düzenlenmemiş bulunan serbestlik de denebilir[5].

Özgürlük, her ne kadar kaynağını insan doğasından alsa da sınırları olmayan bir kavram değildir. Özgürlüğün ve sınırların ne olduğu insan haklarını düzenleyen belgelerde tanımlanmıştır. 1789 Fransız Yurttaş Hakları Bildirgesi’nde özgürlük, “başkalarına zarar vermeyen her şeyi yapabilme” şeklinde tanımlanmaktadır. Bildirge’de hak ve özgürlükler bazı yerlerde “kamu özgürlükleri” şeklinde ifade edilmiştir.[6] Buna göre insan hakları doğal olarak var olan değil egemen güç tarafından düzenlenen haklardır.  1948 İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 29. maddesinde yer alan “Herkesin, kişiliğinin özgürce ve tam gelişmesine olanak veren topluma karşı ödevleri vardır.” düzenlemesi de 1789 Fransız Yurttaş Hakları Bildirgesi’ndeki özgürlük tanımını benimsediğini göstermektedir. Buna göre her insan başka bir kimsenin özgürlük alanına girinceye kadar istediği her şeyi yapma serbestisine sahiptir.

 

  • AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi de insan haklarına saygı yükümlülüğünü düzenlemiştir. Sözleşme’nin “insan haklarına saygı yükümlülüğü” başlığını taşıyan birinci maddesinde “Yüksek Sözleşmeci Taraflar” yargı yetkisi (egemenlik alanı) içerisinde bulunan herkes için bu sözleşmenin I. bölümünde yer alan hak ve özgürlükleri temin edeceklerdir.” hükmüne yer verilmiştir. Sözleşmenin I. bölümünde on üç tane hak düzenlenmiştir. Bu haklar, yaşam hakkı (madde 2), işkence yasağı (madde 3), kölelik ve zorla çalıştırma yasağı (madde 4), özgürlük ve güvenlik hakkı (madde 5), adil yargılanma hakkı (madde 6), kanunsuz ceza olmaz (madde 7), özel ve aile hayatına saygı (madde 8), düşünce, din ve vicdan özgürlüğü (madde 9), ifade özgürlüğü (madde 10), toplantı ve dernek kurma özgürlüğü (madde 11), evlenme hakkı (madde 12), etkili başvuru hakkı (madde 13) ve ayrımcılık yasağı (madde 14)’dır. Bu hakların bazıları (yaşam hakkı, işkence yasağı, kölelik ve zorla çalıştırma yasağı, özgürlük ve güvenlik hakkı, adil yargılanma hakkı,özel ve aile hayatına saygı hakkı, düşünce, din ve vicdan özgürlüğü, ifade özgürlüğü, evlenme hakkı ve ayrımcılık yasağı) doğal hukuk anlayışının ürünü iken, bazı haklar da (kanunsuz ceza olmaz, toplantı ve dernek kurma özgürlüğü, etkili başvuru hakkı) pozitif hukuk anlayışının ürünüdür. Buradan insan haklarının normatif düzenlemelerle yapılması gerektiğini söyleyen pozitif hukuk anlayışına rağmen doğal hukuk anlayışının insan hakları belgelerinin derinden etkilediği sonucuna ulaşılabilir.

İnsan hakları belgelerinin yaygınlık kazanmasıyla insan haklarının sahip olduğu genel niteliklerden söz edilebilir. Bu niteliklerden başlıcalarını “evrensellik”, “bireysellik”, “dokunulmazlık”, “devredilmezlik” ve “insan haklarının üstünlüğü” içinde sıralayabiliriz[7]. Bu çalışmanın kapsamı gereği bireysellik, dokunulmazlık ve insan haklarının üstünlüğü nitelikleri üzerinde durmak yerinde olacaktır.

İnsan haklarının bireysellik niteliği; insan hakları anlayışının özne olarak onur ve saygı onur ve saygınlık sahibi, akıl ve vicdani yetilerle donatılmış, ahlaki seçim yapabilen, serbestçe davranabilen “özgür insanın kabul edilmesiyle ilişkilidir[8]. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin birinci maddesinde insan haklarının bireysellik niteliği düzenlenmiştir.

Dokunulmazlık niteliği ise insan haklarının kutsallığını ve hukuka aykırı düzenleme ve sınırlamalarla dokunulamayacağını ifade eder. Hukuka uygun düzenlemeler ve sınırlamalar dokunulmazlık yasağını ihlal etmemektedir[9].

İnsan haklarının üstünlüğü ilkesi, hukuk düzeninin insan haklarıyla uyumlu olmasını ifade eder. Bu durumda normlar hiyerarşisinin en üstünde insan hakları yer alacaktır. Anayasa, uluslararası antlaşmalar, kanun ve diğer hukuk metinlerinin insan haklarına uygun şekilde yapılması gerekmektedir.

 

  • 1982 ANAYASASI

1982 Anayasası, modern anayasalara uygun olarak insan haklarına saygı ilkesini esas almıştır. Anayasanın insan haklarına ilişkin genel bakış açısı, anayasanın Başlangıç bölümünde, 2., 5. ve 12. maddelerinde yer almaktadır[10]. Anayasanın başlangıç bölümünün 6. paragrafında her Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak milli kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddi ve manevi varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu belirtilmiştir. Bu hükümde yer alan “eşitlik ve sosyal adalet gereklerince” ibaresinden açıkca anlaşılacağı üzere 1789 Fransız yurttaş hakları bildirgesinde yer alan özgürlük tanımından etkilenildiği; yine bu hükümde yer alan  “doğuştan sahip olduğu” ibaresiyle BM insan hakları evrensel bildirgesinin ve doğal hukuk anlayışının benimsendiği görülmektedir.

Cumhuriyetin niteliklerini belirleyen 2. maddede ise Devlet, Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk Milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir” şeklinde tanımlanmıştır.  Bu maddede ise İHEB ve AİHS’te yer alan insan haklarına saygı ilkesine paralel bir düzenleme yapılmıştır. Bu madde gereği, çıkarılacak kanunlar ve diğer hukuk metinleri ile yürütme erki insan haklarına saygı ilkesini göz önünde bulundurmak zorundadır.

Devletin temel amaç ve görevleri Anayasa’nın 5. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre devletin temel amaç ve görevleri, Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve Demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak, kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleri ile bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, sosyal ve ekonomik engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak olarak belirlenmiştir. Bu maddeye göre devlet temel hak ve özgürlükleri sınırlayan değil güvece altına alıp koruyan ve bu hak ve özgürlükleri sınırlayan siyasal, sosyal ve ekonomik engelleri kaldıran konumunda olmalıdır.

Anayasa’nın “Temel hak ve hürriyetlerin niteliği” başlığını taşıyan 12. Maddesi “Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Temel hak ve hürriyetler, kışının topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder” diyerek Anayasanın insan haklarına yaklaşımını İHEB’in Başlangıç kısmına paralel olarak ortaya koymuştur. Bu maddenin son cümlesi ise İHEB madde 29/1[11] ile paralellik göstermektedir.

Anayasamızın 13. maddesi temel hak ve özgürlüklerin sınırlanmasını ve bunun sınırlarını düzenlemiştir. Anayasamızın 15. Maddesinin 1. fıkrası ise hak ve özgürlüklerin durdurulmasını düzenlemiştir[12]. Anayasa madde 13 ve madde 15, İHEB madde 29/2 ile paralellik arz etmektedir[13]. Böylece temel hak ve özgürlüklerin sınırlanması ve durdurulması BM standartlarına uygun şekilde düzenlenmiştir.

Anayasamızın 17-74. maddeleri arasında temel hak ve özgürlükler düzenlenmiştir. Çalışmamızın kapsamı gereği fikir, inanç ve teşebbüs ile düşünceyi açıklama özgürlüğü kısaca açıklanacaktır.

 

  1. FİKİR, İNANÇ VE TEŞEBBÜS ÖZGÜRLÜĞÜ

Altın üçgen[14] olarak da tabir edilen inanç, fikir ve teşebbüs (siyasi, ticari, sosyal) özgürlükleri insanın doğasında bulunan üç kaynak özelliğin de bir ifadesidir. İnsanı diğer canlılardan ayıran özellik olarak aklını kullanma kabiliyetinin yansımaları olan bu özgürlükler, yaşama hakkından sonra korunması ve güvence altına alınması gereken en önemli özgürlükler olarak nitelenebilir.

Fikir özgürlüğü konusunda farklı tanımlar yapılmıştır. Bu konuda en kapsayıcı tanım Bülent TANÖR tarafından “İnsanın serbestçe fikirler edinebilme, edindiği fikir ve kanaatlerden ötürü kınanmama ve bunları, bütün meşru yollardan yararlanarak dışa vurabilme imkan ve serbestliği” şeklinde tanımlanmaktadır[15]. Fikir özgürlüğü, İHEB madde 18 ve 19’da; anayasamızda ise 25. ve 26. maddelerde düzenlenmiştir[16]. Bu özgürlük, fikrini ifade etme ve fikirleri edinme, yayma ve onlara ulaşma konusunda ülke sınırları bile gözetilmeyecek kadar önemlidir (İHEB madde 19).  İnanç özgürlüğü ise İHEB madde 18’de[17] yer almaktadır. Anayasamızda ise inanç özgürlüğü “din ve vicdan hürriyeti” başlığı ile 24. maddede düzenlenmiştir[18].

Fikir özgürlüğü, diğer özgürlükler karşısında ayrıcalıklı bir konuma ve öneme sahiptir. Bunun başlıca nedeni insan onuruna duyulan saygıdır[19].

Fikir özgürlüğü; birçok hak ve özgürlüğün, adeta, üzerine kurulu olduğu bir “kaynak özgürlük” konumundadır. Bu bağlamda fikir özgürlüğü, diğer özgürlüklerin “onsuz olmaz (sine qua non)” koşuludur.[20]

Teşebbüs özgürlüğü ise siyasi, ticari ve sosyal teşebbüs olmak üzere üçe ayrılmaktadır[21]. Siyasi teşebbüs özgürlüğü İHEB madde 21 de, Anayasamızda ise seçme, seçilme ve siyasi faaliyetlerde bulunma hakları başlığı ile 67. maddede düzenlenmiştir. Ticari teşebbüs özgürlüğü ise İHEB madde 23’de, çalışma ve sözleşme hürriyeti ile Anayasamızın 48. Maddesinde düzenlenmiştir. Sosyal teşebbüs özgürlüğü İHEB madde 20’de “toplanma ve örgütlenme hakkı” şeklinde, madde 27’de “topluluğun kültürel yaşamına özgürce katılma, sanattan yararlanma ve bilimsel gelişmeye katılarak onun yararlarını paylaşma hakkı” şeklinde düzenlenmiştir. Anayasamızda “dernek kurma hürriyeti” madde 33, “toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı” (madde 34), “sendika kurma hakkı” (madde 51) olarak farklı farklı maddelerde bu özgürlük yer almıştır.

Fikir, inanç ve teşebbüs özgürlüğü yani altın üçgen, bir devletin demokratik hukuk devleti olmasının en önemli faktörlerindendir. Bu nedenle eğer bir devlet demokratik hukuk devleti ise ilk sırada yapması gereken şey bu altın üçgeni kurmak ve korumaktır.

 

  • DÜŞÜNCEYİ AÇIKLAMA VE YAYMA HÜRRİYETİ

Düşünce, insan zihninde ortaya çıktıktan sonra çoğu zaman sözlü, yazılı veya görsel olarak dış dünyaya yansıtılır. Fikir özgürlüğü, düşünmeyi kapsadığı kadar bu düşünceyi açıklama ve yaymayı da kapsar.[22] Bu nedenle bir kimse fikirlerini sözlü, yazılı veya görsel olarak radyo, televizyon ve basın gibi kitle iletişim araçları da kullanılarak açıklanıp başkalarına aktarılabilir.

İHEB madde 19’da[23] düşünceyi ifade etme ve herhangi bir ülke sınırı gözetmeksizin yayma serbestliği düzenlenmiştir. Bu konuda ise hiçbir müdahalenin olmaması esas alınmıştır. Anayasamızın 26. maddesi “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” başlığı ile İHEB madde 19 ile paralel şekilde düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünü düzenlemiştir[24].

 

  1. AFİŞ ASMA KABAHATİ

Çalışmamızın konusunu oluşturan afiş asma kabahati 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nda düzenlenmiştir. Meydanlara veya parklara, cadde veya sokak kenarlarındaki kamuya ait duvar veya alanlara, rızası olmaksızın özel kişilere ait alanlara bez, kâğıt ve benzeri afiş ve ilân asmak Kabahatler Kanunu madde 42’ye göre Afiş asma kabahatini oluşturmaktadır[25].

Afiş asma kabahati de her kabahatte olduğu gibi bir hukuksal değer ihlal edilmektedir. Bu bakımdan bu kabahat ile korunan hukuksal değer, kamu düzeni ve görüntü kirliliğinin önlenmesidir denilebilir.

Afiş asma kabahati; seçimlik hareketli, icrai veya ihmali hareketle[26] işlenebilen, ani hareketli ve sırf hareket kabahatidir.

Afiş asma kabahatinin faili herkes olabilir. Mağduru ise kamusal alanlarda işlenen kabahat açısından toplumu oluşturan tüm insanlar ve devlet, özel alanda işlenen kabahatler bakımından özel alanın sahipleridir. Kabahatin konusu ise kamu düzenidir. Sırf hareket kabahati söz konusu olduğu için kağıt, bez vb. afişlerin ve ilanların izinsiz asılması veya izin süresi bitince kaldırılmaması kabahatin oluşumu için yeterlidir[27].

Afiş asma kabahati, açıkça kastla işlenebileceği kanunda düzenlenmediği için hem kastla hem de taksirle işlenebilen[28] bir kabahattir[29].

Kamusal alanlara izinsiz ve özel alanlara sahibinin rızası olmadan bez, kağıt vb. afiş ve ilan asmak[30] veya sürenin dolması ile afiş ve ilanı kaldırmamak afiş asma kabahatinin hukuka aykırılık unsurunu oluşturmaktadır.

Kusur yeteneğini etkileyen hâller (yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, sağır-dilsizlik, geçici nedenler, alkol veya uyuşturucu madde etkisinde olma), mazeret nedenleri (zorunluluk hali, cebir-tehdit, amirin emri, meşru müdafaanın sınırının korku, heyecan veya telaş nedeniyle aşılması), haksız tahrik, kusuru ortadan kaldıran hata halleri, kasten işlenen afiş asma kabahati[31] için de uygulama alanı bulacaktır[32].

Kabahatler Kanunu madde 13 hükmü gereğince Afiş Asma Kabahatine teşebbüs cezalandırılmayacaktır[33].

Kabahatler Kanunu madde 14’e göre tek tip fail sistemi[34] kabul edildiği için şerik-fail ayrımı gözetilmeden Afiş Asma Kabahati’nin işlenişine iştirak eden herkes fail olarak cezalandırılacaktır[35].

Kabahatler Kanunu madde 8’e göre tüzel kişilerin organ veya temsilcilik görevi yapan ya da organ veya temsilci olmamakla birlikte, tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde görev üstlenen kişinin bu görevi kapsamında işlemiş bulunduğu kabahatten dolayı tüzel kişi hakkında da idarî yaptırım uygulanabilir[36].

Kabahatler Kanunu madde 42/1’egöre özel bir içtima hükmü öngörülmüştür[37]. Aynı içerikteki afiş ve ilânlar, tek fiil sayılacaktır[38].

Kabahatler Kanunu madde 15/3 e göre Bir fiil hem kabahat hem de suç olarak tanımlanmış ise, sadece suçtan dolayı yaptırım uygulanabilir. Ancak, suçtan dolayı yaptırım uygulanamayan hallerde kabahat dolayısıyla yaptırım uygulanır. Mesela afiş asmak suretiyle bir kişiye hakaret edilmişse, fail hakkında afiş asma kabahatinden dolayı değil hakaret suçundan dolayı yaptırım uygulanacaktır.

Afiş asma kabahati bakımından her fail cezalandırılamayacaktır. Çünkü Kabahatler Kanunu madde 11’e göre on beş yaşını doldurmamış çocuk ve akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişi hakkında idari para cezası uygulanamayacaktır.[39]

Afiş asma kabahatinin yaptırımı ise idari para cezasıdır. Bu ceza, Kabahatler Kanunu’nun 17. maddesine[40] göre alt-üst sınırı belirlenmiş idari para cezası grubuna girmektedir[41].

Kabahatler Kanunu madde 17/8’e göre idari para cezaları her takvim yılı başından geçerli olmak üzere o yıl için 4.1.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca tespit ve ilân edilen yeniden değerleme oranında artırılarak uygulanacaktır. Buna göre 2021 yılı için Bursa’da afiş asma kabahatine 427 TL-13.237 TL arasında idari para cezası uygulanacaktır[42].

Afiş asma kabahati dolayısıyla idarî para cezasına, kolluk veya belediye zabıta görevlileri karar verecektir (Kabahatler Kanunu madde 42/3). 2019 yılında Bursa’da afiş asma kabahati için 01.01.2019-31.12.2019 tarihleri arasında 37.840 TL tutarında 172 adet tespit tutanağı, 3844 TL tutarında 31 adet idari yaptırım tutanağı düzenlenmiştir[43].

Kabahatler Kanunu madde 21/2-c,d’ye göre afiş asma kabahatinden dolayı yerine getirme zamanaşımı Onbin Türk Lirası veya daha fazla idarî para cezasına karar verilmesi halinde dört, Onbin Türk Lirasından az idarî para cezasına karar verilmesi halinde üç yıldır.

Eğer suçtan dolayı kovuşturmaya başlanmış ancak Kovuşturma konusu fiilin kabahat oluşturduğunun anlaşılması halinde kabahatler kanunu madde 24/1’e göre idari yaptırım kararı mahkeme tarafından verilecektir[44].

Afiş asma kabahatinden dolayı kesilen idari para cezasına karşı kabahatler kanunu madde 27/1’e göre kararın tebliği veya tefhimi tarihinden itibaren en geç on beş gün içinde, sulh ceza mahkemesine başvurulabilir. Bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması halinde idarî yaptırım kararı kesinleşecektir. Madde 27/2’ye göre mücbir sebebin varlığı dolayısıyla bu sürenin geçirilmiş olması halinde bu sebebin ortadan kalktığı tarihten itibaren en geç yedi gün içinde karara karşı başvuruda bulunulabilir. Bu başvuru, kararın kesinleşmesini engellemez; ancak, mahkeme yerine getirmeyi durdurabilir.

Bu konudaki başvuru madde 27/3’e göre bizzat, kanunî temsilci veya avukat tarafından sulh ceza mahkemesine verilecek bir dilekçe ile yapılacaktır.

 

  1. AFİŞ ASMA KABAHATİ VE İNSAN HAKLARINA SAYGI İLKESİ

İnsan haklarına saygı ilkesi bağlamında afiş asma kabahati incelenecek olursa ortaya hakların çatışması durumu çıktığı görülecektir. Çünkü İHEB ve anayasamızda güvence altına alınan fikir özgürlüğü, düşünceyi yayma özgürlüğü ve teşebbüs özgürlüğü ile kamu düzenini sağlama ve koruma özgürlüğü ile temiz bir çevrede yaşama ve düzenli bir toplumda yaşama hakkı arasında bir çatışma yaşanmaktadır.

Afiş asmak, özünde düşünceyi açıklama veya teşebbüs özgürlüğünün bir görünümüdür. Bu nedenle bu hakkın sınırlanması aslında insanın diğer canlılardan ayırt eden düşünme kabiliyetine takılan bir kelepçedir.

Özgürlüğün sınırı başkasının özgürlük alanına kadardır. Bu bakımdan ise insanların temiz bir çevrede yaşama ve düzenli bir toplum hayatı yaşama haklarını önünde tutmak gerekmektedir. Bu açıdan ise afişlerin gelişigüzel ve görüntü kirliliği oluşturacak şekilde ve sayıda asılması insanların haklarını ihlal eder niteliktedir.

Devlet düşünceyi yayma özgürlüğünü güvence altına alıp bu özgürlüğün en iyi şekilde yaşanacağı imkan ve ortamları sağlamalıdır. Kabahatler kanunun 42.maddesinin son fıkrasında “Özel kanunlardaki hükümler saklıdır.” denilmektedir. İlk bakışta afiş asmaya getirilen sınırlama, devletin düşünceyi açıklama özgürlüğünü güvence altına alma misyonunu yerine getirme amacıyla konulmuş gibi gözükse de ilgili özel kanunlara bakıldığında tam tersi bir durumun olduğu görülmektedir. Anılan hükme göre 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun[45], Yüksek Seçim Kurulu’nun konuya ilişkin 08/05/2007 tarih ve 246 nolu kararı, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu[46],  5149 Sayılı Spor Müsabakalarında Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun[47], 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu[48] afiş ve ilan asma konusunda özel hükümler içermektedir[49]. Bu hükümler, özgürlüklerin alanını genişletmek yerine daraltmaktadır. Mesela 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu madde 78/2’de hapis cezası öngörülerek sosyal teşebbüs özgürlüğü baskı altına alınmıştır.

Devletler de bu haklar çatışmasında kamu düzenini sağlama misyonlarını ön plana alarak düşünceyi açıklama veya teşebbüs özgürlüğünü değil temiz bir çevrede yaşama ve düzenli bir toplum hayatı yaşama haklarını daha üstün görmüştür. Bu sebeple de ölçülülük ilkesini bir tarafa bırakarak[50] bir şekilde afiş asmayı bir kabahat olarak düzenlemeyi tercih etmiştir.

İnsan haklarına saygı ilkesi bağlamında afiş asma kabahatine felsefi açıdan baktığımızda ise uluslararası insan hakları belgelerinde ve anayasamızda ortaya çıkan çatışmanın aslında bir anlam çatışması olduğu görülecektir.

Anayasamızda temel hak ve özgürlükler açısından aksiyolojik anlam esas alınmışken Anayasa madde 15’te ve madde 26[51] hakların kanunla sınırlanması öngörülerek ve Kabahatler Kanunu’nda şekli anlam esas alınmıştır[52]. Felsefi açıdan bakıldığında esas tartışma buradan kaynaklanmaktadır.

Aksiyolojik anlam-şekli anlam karmaşasından kaynaklanan söz konusu durum 1789 Fransız Yurttaş Hakları Beyannamesi’nde, 1948 İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde de görülmektedir.

Bu durum 1789 Fransız Yurttaş Hakları Beyannamesi’nde, 1948 İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde de görülmektedir.

Egemen gücün, gücünü kötüye kullanmadan söz konusu özgürlükleri en etkili şekilde kullanılacak imkanları sağlaması ve menfaatler çatışmasını ölçülülük ve kısıtlamaları dar yorumlayacak şekilde çözmesi gerekmektedir.

SONUÇ

Demokratik hukuk devleti olmanın en önemli gereklerinden birisi de temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınıp etkili bir şekilde yaşanmalarını sağlamaktır. Bu özgürlükler içerisinde yaşam hakkından sonra altın üçgen olarak ifade edilen fikir, inanç ve teşebbüs özgürlüklerinin güvence altına alınıp yaşanmalarının sağlanması son derece önem ar zetmektedir.

Fikir ve teşebbüs özgürlüğü kimi zaman görsel ve yazılı şekilde tezahür edebilmektedir. Bu yöntemlerden birisi de afiş ve ilan asmaktır. Ancak afiş ve ilan asılması “özgürlüğün sınırı başkalarının özgürlük alanına kadardır.” İlkesini ihlal edebilmektedir. Bu ihlalin önüne geçmek için devlet kontrolsüz ve izinsiz afiş asmayı kabahat olarak düzenleyerek bu ihlali önlemek istemektedir. Özgürlüklerin sınırlarının korunması amacını güden bu yaklaşım, ölçülülük ilkesi gözetilmediğinden fikir ve teşebbüs özgürlüğünü etkili bir şekilde yaşanılabilir olmaktan çıkarmaktadır.

Felsefi açıdan bakıldığında ise insanın insan olduğu için haklara sahip olduğunu kabul eden aksiyolojik anlamın uluslararası insan hakları belgelerinde eve anayasamızda kabul edilmesine rağmen hakların hukuki metinlerde düzenlenmesi ile insanların bu haklara sahip olduğunu kabul eden şekli anlamın aynı uluslararası insan hakları belgeleri ve anayasamızda yer bulması sonucu bu tarz tartışmalar yaşanmaktadır.

Tüm bu hususlar göz önüne alındığında İHES madde 29’da, Anayasa madde 15 ve 26’da öngörülen hakların sınırlandırılmasında ölçülülük ve gereklilik ilkeleri dikkatli ve titiz bir şekilde uygulanmalıdır. Ayrıca egemen gücün, gücünü kötüye kullanmadan söz konusu özgürlükleri en etkili şekilde kullanılacak imkanları sağlaması ve menfaatler çatışmasını ölçülülük ve kısıtlamaları dar yorumlayacak şekilde çözmesi gerekmektedir.

 

KAYNAKÇA

ASRAK HAKDEMİR Tuğba, “İnsan Hakları”, Bozok Üniversitesi, http://bozok.edu.tr/upload/dosya/vxaw.pdf. (25.04.2021).

BOZKURT M. İlyas, İnhiraf, 2. b., Bursa: Revizyon Medya, 2015.

CAN Osman, “Anayasa Değişiklikleri ve Düşünceyi Açıklama Özgürlüğü”, https://www.anayasa.gov.tr/media/4643/can.pdf. (03.05.2021).

ÇELİK Lami, “Afiş Asma Kabahati”, https://www.turkhukuksitesi.com/makale_809.htm. (25.04.2021).

ERASLAN Taner, “Kabahatler Hukuku”, http://www.tanereraslan.org/wp-content/uploads/2017/07/15_7_.ppsx, (05.05.2021).

FransızYurttaş Hakları Bildirgesi, https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0nsan_ve_Yurtta%C5%9F_Haklar%C4%B1_Bildirisi. (12.06.2021).

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, https://www.ihd.org.tr/insan-haklari-evrensel-beyannames/. (12.06.2021).

İnsan Haklarına Saygılı Devlet, https://hukuk.marmara.edu.tr/dosya/huk/%C3%96%C4%9ERENC%C4%B0/HUKUKUZEM/19-20/BAHAR/anayasa/6.hafta.pdf?_t=1585071280. (06.05.2021).

Kabahatler Kanunu, https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.5326.pdf. (12.06.2021).

KARAN Ulaş, İfade Özgürlüğü, Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru El Kitapları Serisi 2, 1. b., Ankara: Avrupa Konseyi, 2018.

KORKMAZ Ömer, “Düşünce Özgürlüğü ve Sınırları”, Dokuz Eylül Üniversitesi, https://hukuk.deu.edu.tr/wp-content/uploads/2020/01/.Korkmaz-6.pdf, s. 121-122. (02.05.2021).

ÖZDEMİR Fatih, “AYM ve AİHM Bireysel Başvuru Kararlarında İdari Para Cezası Rejimi”, İstanbul, İstanbul Barosu Dergisi, C. 93, S. 2 (2019), ss. 203-223.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=2709&MevzuatTur=1&MevzuatTertip=5. (12.06.2021).

YANIK Murat, “1982 Anayasası’nın İnsan Hakları Anlayışının Uluslararası Belgeler ve Anayasa Mahkemesi Kararları Işığında Değerlendirilmesi” Ankara, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. XII, S. 1-2 (2008),  ss. 1133-1161.

YETKİNER Erkan, “Kabahatler Kanunu ve Bu Kanuna Göre Uygulanacak İdari Yaptırımlar”,https://dengeakademi.com/Files/Article/Erkan2006Kabahatler.pdf. (18.04.2021).

YURTCAN Erdener, Yargıtay Kararları Işığında Kabahatler Kanunu ve Yorumu, 2. b, Ankara: Türkiye Barolar Birliği Yayınları, 2016.

 

[1] Murat Yanık, “1982 Anayasası’nın İnsan Hakları Anlayışının Uluslararası Belgeler ve Anayasa Mahkemesi Kararları Işığında DeğerlendirilmesiAnkara, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. XII, S. 1-2 (2008),  s. 1138.

[2]Tuğba Asrak Hakdemir, “İnsan Hakları”, Bozok Üniversitesi, http://bozok.edu.tr/upload/dosya/vxaw.pdf,  s. 1, (25.04.2021).

[3] Asrak Hakdemir, a.g.m, s. 2.

[4] a.g.m, s. 2.

[5] a.g.m, s. 2.

[6] a.g.m., s. 3.

[7] a.g.m., s. 4.

[8] Madde 1: “Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdanla donatılmışlardır, birbirlerine kardeşlik anlayışıyla davranmalıdırlar.”

[9] a.g.m., s. 5.

[10] Yanık, a.g.m., s. 1147.

[11]Madde 29:
“1.    Herkesin, kişiliğinin özgürce ve tam gelişmesine olanak sağlayan tek ortam olan topluluğuna karşı ödevleri vardır.”

[12] Madde 15:

 “Savaş, seferberlik (
) veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlal edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.”

[13] Madde 29:

“2.    Herkes, hak ve özgürlüklerini kullanırken, ancak başkalarının hak ve özgürlüklerinin gereğince tanınması ve bunlara saygı gösterilmesinin sağlanması ile demokratik bir toplumdaki ahlak, kamu düzeni ve genel refahın adil gereklerinin karşılanması amacıyla, yasayla belirlenmiş sınırlamalara bağlı olabilir.”

[14] M. İlyas Bozkurt, İnhiraf, 2. b., Bursa: Revizyon Medya, 2015, s. 67.

[15] Ömer Korkmaz, “Düşünce Özgürlüğü ve Sınırları”, Dokuz Eylül Üniversitesi, https://hukuk.deu.edu.tr/wp-content/uploads/2020/01/.Korkmaz-6.pdf, s. 121-122. (02.05.2021).

[16] Ulaş Karan, İfade Özgürlüğü, Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru El Kitapları Serisi 2, 1. b, Ankara: Avrupa Konseyi, 2018, s. 172.

[17] Madde 18:

“Herkesin düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne hakkı vardır; bu hak, din veya inancını değiştirme özgürlüğünü ve din veya inancını, tek başına veya topluca ve kamuya açık veya özel olarak öğretme, uygulama, ibadet ve uyma yoluyla açıklama serbestliğini de kapsar.”

[18] Madde 24 :

“Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir.

14 üncü madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dini ayin ve törenler serbesttir.

Kimse, ibadete, dini ayin ve törenlere katılmaya, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz.

Din ve ahlak eğitim ve öğretimi Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlak öğretimi ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanuni temsilcisinin talebine bağlıdır.

Kimse, Devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.”

[19] Korkmaz, a.g.m., s. 119.

[20] Korkmaz, a.g.m., s. 119.

[21] Bozkurt, a.g.e, s. 67.

[22] Osman Can, “Anayasa Değişiklikleri ve Düşünceyi Açıklama Özgürlüğü”, https://www.anayasa.gov.tr/media/4643/can.pdf, s. 3. (03.05.2021).

[23] Madde 19: “Herkesin kanaat ve ifade özgürlüğüne hakkı vardır; bu hak, müdahale olmaksızın kanaat taşıma ve herhangi bir yoldan ve ülke sınırlarını gözetmeksizin bilgi ve fikirlere ulaşmaya çalışma, onları edinme ve yayma serbestliğini de kapsar.”

[24] Madde 26:

“Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet Resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.”

[25] Erkan Yetkiner, “Kabahatler Kanunu ve Bu Kanuna Göre Uygulanacak İdari Yaptırımlar”, https://dengeakademi.com/Files/Article/Erkan2006Kabahatler.pdf,  s. 2. (18.04.2021).

[26] Kabahatler Kanunu Madde 7:

“(1) Kabahat, icraî veya ihmali davranışla işlenebilir. İhmali davranışla işlenmiş

kabahatin varlığı için kişi açısından belli bir icraî davranışta bulunma hususunda hukukî

yükümlülüğün varlığı gereklidir.”

[27] “Kamuya ayrılmış köprü ayağına afiş asmak (mülga)TCK’nın 536/2. maddesindeki suçu oluşturur. (Yargıtay 9. CD E. 2003/1495 K. 2003/1837 T. 16.10.2003)

[28] Kabahatler Kanunu Madde 9:

“(1) Kabahatler, kanunda açıkça hüküm bulunmayan hallerde, hem kasten hem de taksirle işlenebilir.”

[29] Taner Eraslan, Kabahatler Hukuku, http://www.tanereraslan.org/wp-content/uploads/2017/07/15_7_.ppsx,  s. 16. (05.05.2021).

[30] “Dava konusu afişleri, belediye tarafından ilan ve reklam için ayrılmış panolara, izin almaksızın asmak şeklindeki eylem, mülga TCK 536/1. maddesi kapsamındaki suçu oluşturur. “(Yargıtay 9. CD E. 2002/1587 K. 2002/1753 T. 16.9.2002)

[31] Kabahatler Kanunu Madde 10:

“Türk Ceza Kanununun hata hallerine ilişkin hükümleri, ancak kasten işlenen kabahatler bakımından uygulanır.”

[32]Kabahatler Kanunu Madde 12:

“(1) Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, Türk Ceza Kanununun hukuka uygunluk nedenleri ile kusurluluğu ortadan kaldıran nedenlere ilişkin hükümleri, kabahatler bakımından da uygulanır.”

[33] Kabahatler Kanunu Madde 13:

“(1) Kabahate teşebbüs cezalandırılmaz. Ancak, teşebbüsün de cezalandırılabileceğine dair ilgili kanunda hüküm bulunan haller saklıdır. Bu durumda, Türk Ceza Kanununun suça teşebbüse ve gönüllü vazgeçmeye ilişkin hükümleri, kabahatler bakımından da uygulanır.”

[34] Erdener Yurtcan, Yargıtay Kararları Işığında Kabahatler Kanunu ve Yorumu, 2. b, Ankara: Türkiye Barolar Birliği Yayınları, 2016, s. 89.

[35] Kabahatler Kanunu Madde 14:

“(1) Kabahatin işlenişine birden fazla kişinin iştirak etmesi halinde bu kişilerin her

biri hakkında, fail olarak idarî para cezası verilir.”

[36] Kabahatler Kanunu Madde 8:

“(1) Organ veya temsilcilik görevi yapan ya da organ veya temsilci olmamakla

birlikte, tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde görev üstlenen kişinin bu görevi kapsamında işlemiş

bulunduğu kabahatten dolayı tüzel kişi hakkında da idarî yaptırım uygulanabilir.”

[37] Kabahatler Kanunu Madde 42:

“(1) Meydanlara veya parklara, cadde veya sokak kenarlarındaki kamuya ait

duvar veya alanlara, rızası olmaksızın özel kişilere ait alanlara bez, kâğıt ve benzeri afiş ve ilân

asan kişiye, yüz Türk Lirasından üçbin Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir. Aynı

içerikteki afiş ve ilânlar, tek fiil sayılır.”

[38] “Sanık M. Sağlık’ın aynı gün iki ayrı yere pankart asma eylemlerinin tek suçu oluşturduğu gözetilmeden ayrı suçlar olarak hükmedilmesi, doğru görülmemiştir.”(Yargıtay 9. CD E. 1991/3331 K. 1991/3601 T. 11.10.1991 ).

[39] Kabahatler Kanunu Madde 15:

“(1) Fiili işlediği sırada onbeş yaşını doldurmamış çocuk hakkında idarî para cezası uygulanamaz.

(2) Akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişi hakkında idarî para cezası uygulanmaz.”

[40] Kabahatler Kanunu Madde 17:

“(1) İdarî para cezası, maktu veya nispi olabilir.

(2) İdarî para cezası, kanunda alt ve üst sınırı gösterilmek suretiyle de belirlenebilir. Bu durumda, idarî para cezasının miktarı belirlenirken işlenen kabahatin haksızlık içeriği ile failin kusuru ve ekonomik durumu birlikte göz önünde bulundurulur.”

[41] Yurtcan, a.g.e., s. 111-112, Fatih Özdemir, “AYM ve AİHM Bireysel Başvuru Kararlarında İdari Para Cezası Rejimi”, İstanbul, İstanbul Barosu Dergisi, C. 93, S. 2 (2019), s. 208.

[42] Detaylı bilgi için bkz: https://www.bursa.bel.tr/dosyalar/birimek/210202113419_2021-Yili-idari-Ceza-Miktarlari.xlsx

[43] Yazar tarafından 11.06.2021 tarihinde Bursa Büyükşehir Belediyesi ile gerçekleştirilen telefon görüşmesi neticesinde elde edilen veridir.

[44] Kabahatler Kanunu Madde 24:

“(1) Kovuşturma konusu fiilin kabahat oluşturduğunun anlaşılması halinde mahkeme tarafından idarî yaptırım kararı verilir.”

[45] Madde 60/4-5-6: “Yukarıda sayılan yerler dışında, propaganda ilan ve reklam malzemeleri, ancak, seçim kurullarınca gösterilecek yerlere aşağıdaki fıkralarda belirtilen usul ve esaslara göre asılır ve yapıştırılır. Seçime katılan siyasi partiler ve bağımsız adaylar, oy verme gününden önceki otuzuncu günden itibaren, kendilerini tanıtıcı poster, parti bayrağı, ilan, pankart veya afiş gibi malzemeleri asmak veya yapıştırmak amacıyla, o seçim çevresi içinde, belediyelerce doğrudan kullanılan ve ilçe seçim kurullarınca belirlenen sabit ilan ve reklam yerlerinden süresi, sayısı ve ücreti eşit olmak şartıyla yararlanabilirler. Şu kadar ki seçim zamanı dışında ücretsiz olarak isteklisine tahsis edilen ilan ve reklam yerleri için ücret talep edilemez. Bu yerler siyasi partiler ve bağımsız adaylar arasında eşit olarak paylaştırılır. Belediyelerin izni ile özel kişi ve kuruluşlarca kurulan veya belediyelere ait olup da özel kişi ve kuruluşlara kiraya verilen sabit ilan ve reklam yerlerinin, bu kişi ve kuruluşlar tarafından siyasi propaganda amacıyla kullandırılabilmesi için, bu hususta ilçe seçim kurulu başkanlığına yapılacak başvuru üzerine, ilçe seçim kurulunca, söz konusu yerlerin bu madde hükümlerine göre tahsisi gerekir.”

 

[46] Madde 125/E-b: “Devlet memurluğundan çıkarma: Bir daha Devlet memurluğuna atanmamak üzere memurluktan çıkarmaktır.

(
)

  1. b) Yasaklanmış her türlü yayını veya siyasi veya ideolojik amaçlı bildiri, afiş, pankart, bant ve benzerlerini basmak, çoğaltmak, dağıtmak veya bunları kurumların herhangi bir yerine asmak veya teşhir etmek (
    )”

[47] Madde 17/2: “Spor ahlâkına aykırı, tahrik edici, aşağılayıcı, dil, din, mezhep, ırk, cinsiyet, etnik ve siyasî ayrımcılığa yönelik söz sarf edilmesi veya bu mahiyette afiş veya pankartların müsabaka alanına veya yakın çevresine asılması yasaktır.”

[48] (Değişik ikinci fıkra: 23/1/2008-5728/398 md.) Grev uygulanan işyerinde, “Bu işyerinde grev vardır” lokavt uygulanan işyerinde de, “Bu işyerinde lokavt vardır” ibareleri dışında, sözü edilen işyerleri çevrelerinde afiş, pankart gibi ilan araçlarını asan veya yazı yazanlarla, işyeri ve çevresinde uygulanan grev sebebiyle kulübe, baraka, çadır gibi barınma yerleri yapanlar veya yaptıranlar altı aya kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

[49] Lamih Çelik, “Afiş Asma Kabahati”, https://www.turkhukuksitesi.com/makale_809.htm. (25.04.2021).

[50] “SENDİKANIN AFİŞLERİNİN ASILMASINA İDARİ PARA CEZASI VERİLMESİNİN SENDİKA HAKKININ İHLALİ ANLAMINA GELECEĞİ

ÖZETİ Sonuç olarak suç unsuru içermeyen ve özel bir şirketten kiralanan ilan panolarına sendikal faaliyet çerçevesinde asılan afişlerin kamu düzenini bozduğu veya kamu düzeninin bozulması tehlikesine yol açtığı hususunda herhangi bir değerlendirme yapılmadan, suçun oluştuğuna ilişkin ilgili ve yeterli gerekçe ortaya konulmadan idari para cezası uygulanmasının -somut olayın koşullan gözetildiğinde- demokratik toplumda gerekli olmadığı sonucuna ulaşılmaktadır. Dahası bu koşullar çerçevesinde başvuruculara verilen idari para cezasının sendikal faaliyette bulunulması bakımından caydırıcı bir etki doğurabileceği de gözlemlenmektedir.

Bu durumda Anayasa’nın 51. maddesinde güvence altına alman sendika hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.” (AYM 2014/3793  K.T: 08.11.2017)

[51] Madde 26/2: “Bu hürriyetlerin kullanılması, (Ek ibareler: 3.10.2001-4709/9 md.) millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.”

[52] “Aksiyolojik Anlam: Bir hak insanlığa içkin olması ya da “insanın insan olarak sahip olduğu” haklardan olması sebebiyle temel olarak nitelendirilebilir ve bu anlamda da evrensel nitelik taşır. Bu anlayış aslında hakları öncelikle ahlaki olarak ele almaktadır.

Şekli Anlam: Bir hak ya da özgürlüğün şekli anlamda temel olması onun normlar hiyerarşisinde kanunun üstünde yer alan bir metinde düzenlenmesiyle ilişkili görülebilir. Anayasa ya da uluslararası sözleşmeler gibi. Burada aslolan ilgili hakkın kanun koyucunun olağan müdahalelerinin ötesinde düzenlenen hakların söz konusu olmasıdır.” (Detaylı bilgi için bkz: İnsan Haklarına Saygılı Devlet, https://hukuk.marmara.edu.tr/dosya/huk/%C3%96%C4%9ERENC%C4%B0/HUKUKUZEM/19-20/BAHAR/anayasa/6.hafta.pdf?_t=1585071280. (06.05.2021).”